3 Aralık 2011 Cumartesi

Batılı feministler

Özellikle ABD'de ikinci dalga kadın hareketinde feministler, en güçlü eleştirilerini, popüler kültürde yer aldığı gibi, kadınlara ilişkin cinsiyet kalıp yargılarına (stereotiplerine) getiriyorlar. Şiddetle eleştirilen şey, kadının sadece, cinsiyet yönüyle tanımlanması. Konuya ilişkin resmi raporlar hazırlanıyor. Raporların ortak özelliği, medyaların kadınları hangi yönleriyle ele aldığı ve hangi kadın haklarıyla onları savunmaya kalkıştığı.
1990'lı yıllarda ABD medyalarında kadınlara ilişkin haberler; çocuk bakımı, cinsel taciz, eviçi şiddet, kadının politik etkileri, kürtaj konularında yoğunlaşıyor. 1990'lı yıllarda bu konulara eğilinmesinde, kadın gazetecilerin, eskiye oranla daha fazla istihdam edilmesi de önemli bir rol oynuyor. Bu tür konuların belirlenmesi ve seçiminde, kadın bakışının önemli bir rol oynadığı üzerinde duruluyor. Yani kadın tecrübesine göre oluşan yeni bir habercilik anlayışı ortaya çıkıyor. Haberin önemi ve değeri, böylece kadın ve erkek bakış açılarına göre farklılaşmaya başlıyor.
Erkek egemen medyanın kadınları takdimindeki değişimini first ladylerle örnekleyen, Pippa Norris (Women, Media and Politics, Oxford Press, 1997, s. 16), medyanın çerçevelediği şekilde kadının temsilini aşamalarla ortaya koymaya çalışır: İlk medya sınırlamaları dahilinde first lady, başkanın refakatçisi konumunda olan bir kadındır. Kadın, eşine eşlik eden bir durumdadır. Daha sonraki dönemlerde, first lady sadece refakatçi değil, aynı zamanda protokol rolünü de icra edendir; toplumda lider konumunda olan başkanın sosyal faaliyetlerine, kutlamalara, vs. katılır. Medyaların genişleyen çerçevesi dahilinde first ladyler, refakatçi ve protokollere iştirak etme dışında, asaletli görevlerle temsil edilmeye başlanır. Toplumda gönüllü kuruluşlara yardım etmek, onlarla birlikte faaliyet göstermek gibi. En son gelişmeler ve medya sınırlamaları dahilinde first ladyler, refakatçi olma, protokollere katılma ve asaletli görevler icra etme dışında, artık siyasi konularla ilgilenen bir durumdadırlar. Son ve yeni gelişen bir durum, first ladylerin artık doğrudan, siyasi meselelerle ilgilenmeleridir. Bu yeni durumun medya tarafından desteklenip desteklenmeyeceği konusunda medyanın çelişkileri olduğunu ifade eden Norris, bütün sosyal hareketler gibi, kadın hareketinin de medya sınırlamasına ya da çerçevesine dahil bir gelişme içinde olacağını, siyaset ve kadın ilişkisindeki uyumun, medya ile sağlanacağını belirtir.
Batılı feministler, her şeyden önce, özellikle gazetelerin "feminist" ve "feminizm" terimlerini nasıl kullandığını incelemek istiyorlar. Bunun için de, sorularını üç ayrı başlıkta topluyorlar: Birinci olarak, feministlerin kadın hareketlerine ilişkin olarak, gazetecilerin takındığı tavır ya da gazetecilerin feminist imajlarının ne olduğu, ikinci olarak, feminizm ve kadın hareketi arasındaki farklılığın medyalar tarafından anlaşılması, üçüncü olarak, tarihsel süreç içinde, kadın hareketinin değişen yönlerinin neler olduğu.
Bu sorular cevaplandığı takdirde, medya-kadın, medya-feminizm, medya-feminist ilişkisi ve en önemlisi de medya-kadın-siyaset ilişkisi kurulmuş olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder