3 Aralık 2011 Cumartesi

Bakırköy kadın ve çocuk cezaevindeki kadınlar

Gelinlikle ceza-evini yan yana düşünmek aklımıza gelmez; "evlilik modern bir hapishanedir!" diye düşünüyorsanız o başka! Sizi bilmeyiz, ama cezaevinde bulunan genç kızlar, kendi gelinliklerini giyebilecekleri günü düşlemekten vazgeçmiş değiller; bir yandan da Adalet Bakanlığı'nın isteğiyle gelinlik dikiyorlar; demokrasiye mütvazı katkılarda bulunmaktan da geri kalmıyorlar, maharetli ellerinden seçim çuvalı dikmek de geliyor.Hayaller sınır tanımaz. En zor şartlarda bile hep yanımızdadır. Şairin “İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar” sözü ne de isabetli... Genç yaşta hapse düşen, dünyaya demirparmaklıklar ardından bakanların hayallerini de bir gün özgür olabilmek süslüyor. Fakat hayal etmek yetmez; oyalanmak da lazım, hayallerin ve gerçeklerin birleştiği bir noktada, hapishanede bile olsanız üretmeniz lazım. 17 yaşındaki A.A., cinayet suçundan 9 aydır Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde. Bu süre içerisinde tutuklulara yönelik meslek edindirme kursuna katılarak biçki dikiş dersleri almış. Hakkında en az 20 yıl isteniyor; ancak o diktiği gelinliği bir gün giyeceğini hayal ediyor. K.Ç., adam yaralamaktan 6 aydır aynı cezaevinde. Mahkemesi devam ediyor; ancak o da nişanlısına diktiği gelinlikle kavuşmak istiyor.
2000 yılında cezaevlerinde gerçekleştirilen ve 30 kişinin öldüğü ‘Hayata Dönüş’ operasyonlarının ardından hızlandırılan reformlar birçok tutuklunun hayata bakışını değiştirdi. El sanatları kursları, sportif ve kültürel faaliyetler giderek yaygınlaştı. Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde masa örtüsü, gelinlik, etek, bluz, eşofman ve tutuklu çocuklara önlük gibi kıyafetler diken kadınlar, Adalet Bakanlığı’nın isteğiyle 50 bin seçim çuvalı hazırladıklarını anlatıyor. Tutuklular sabah 08.30’dan 18.30’a kadar bir ay boyunca diktikleri seçim çuvallarından para kazandıklarını belirtiyor.
Dışarı çıktıktan sonra tekstil firmasında çalışmayı hedeflediğini söylüyor isminin yazılmasını istemeyen bir tutuklu. “Etek dikmeyi, bluz kesmeyi, kalıp çıkarmayı öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz.” diyor. Kurslar açılmadan önce koğuşta bütün gün boş boş oturduğunu aktarıyor ve artık vaktinin sıkıcı geçmediğini şöyle anlatıyor: “Bir şeylerle uğraşmak bana keyif veriyor. Bazen kendimi dışarıda gibi hissediyorum. 1,5 senedir burdayım, uyuşturucu kullanıyordum; ama artık sigara bile içmek istemiyorum.”
Kurs yerlerinin koğuşlara nazaran daha aydınlık olduğuna değinen B.B., “Nereye bakarsam bakayım karanlık ve ürkütücüydü. Cezaevinde olduğumu hiçbir zaman unutamıyordum. Ama şimdi kendimi cezaevinden farklı bir yerde görüyorum.” diyor. Kurs hocalarının dış dünyayı yansıttığını söyleyen B.B., “Hocamıza havaların nasıl olduğunu soruyoruz.” şeklinde konuşuyor. B.B., tutukevinde geçirdiği 2 senenin muhasebesini yaparak, 3 çocuğuna kavuşacağı ve dikiş makinesi alıp kimseye muhtaç olmadan para kazanacağı günleri bekliyor. Aileleriyle haftada bir ya da ayda bir görüştüklerini belirten tutuklular, kurslar açılmadan önce, vaktin geçmediği hissine kapıldıklarını belirtiyor. Şimdi ise hem stres attıklarını hem de meslek öğrendiklerini dile getiriyorlar. Ailelerinin de bu duruma çok sevindiklerini belirten bayanlar, öğrendikleri işlerden ailelerine de yapmak istiyor.
Tutuklular, ailelerinin yanında çeşitli yiyeceklere de hasret kaldıklarını ifade ediyor. Her birinin özlediği yiyecek farklı. K.Ç., hamsi ve turşu derken, bir diğeri annesinin yemeklerini ve sütlaç yemek istiyor. Daha önce yemek kursuna katılan Ö.Y. ise sevdiklerine yemek yapacağı günü bekliyor. Demir parmaklıklara aldırmadan kurulan beyaz hayallere doğayla baş başa uzun bir tatil ve sinema koltuklarındaki birkaç saat de ekleniyor. Tutukluların günlüklerindeki hayat hikayeleri ise kitaplaşmak için gün sayıyor.
Tutukevinin dikiş hocası Züleyha Çorak, kursiyerlere faydalı olmanın güzelliğini yaşadığını belirterek, “İyi ki kabul etmişim. İnsanlara faydalı olmak çok güzel.” diye konuşuyor. Çorak, kontrolü sağlamanın önemine de değinmeden geçemiyor. Makasın ya da başka kesici aletin kullanımına dikkat edilmesi gerektiğini belirten Çorak, “Dalgınlıktan ellerini kesecekler.” diye çok korktuğunu ifade ediyor. Boyama hocası Lale Türk, tutuklularla yaptıkları çalışmaları anlatırken, yaptığı işten aldığı mutluluğu aktarıyor. Kartal Cezaevi’nin hat ve ebru hocası Ömer Faruk Dere de kursiyerlerin ruh hallerinin çalıştığı renklere yansıdığını belirtiyor. Mavi, yeşil ve kırmızı renklerle daha çok çalıştıklarına değinen Dere, mavinin özgürlüğü, yeşilin hasreti, kırmızının da sıkıntıyı temsil ettiğini hatırlatıyor. Ebru zamanını iple çektiklerini söyleyen Dere, mahkumların kursa severek geldiklerini belirtiyor. Ebru ve hat kursuna katılan kursiyerlerin daha hoşgörülü olduğuna dikkat çeken Dere, “Kendilerini uğraşlarına verdikleri için fazla düşünmüyorlar. Bu da onlar için terapi oluyor.” diyor.
Havaların soğumasıyla, tutuklular 8–9 metrekare olan avluya da çıkamıyor. Kilitli kapıların belirli saatlerde açılması bile onları endişelendiriyor. Dışarıdaki hayata alışamamaktan korkuyorlar. Ahşap ve cam boyama, resim, takı–tasarlama ve dikiş kursuna giderek vakitlerini değerlendiren kursiyerler kendilerini dışarıdaki hayatla yüzleştiriyor. 13–18 yaşlarındaki çocuk tutuklular ise baskı–serigrafi, berberlik, ahşap boyama, su tesisatı gibi kurslarla meslek öğreniyor. İsteyen çocuklar okul derslerine de katılabiliyor.
Ağustos ayından beri devam eden kursların sayısının son iki ayda arttığını öğreniyoruz. Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi Genel Müdürü Sedat Tekin, tutukluların beceri kazanması ve idari yönetimin isteği ile kursları başlattıklarını ifade ediyor. Tekin, açılan kurslarla tutukluların kendilerine olan güveni sağladıklarını, iş bulmadaki sıkıntıları giderdiklerini ve kötü alışkanlıklardan kurtulduklarını belirterek demir parmaklıkların ardına umut taşıyan kursların devamının da geleceğini müjdeliyor. Tutukevinde, biçki–dikiş kursuyla başlayan cam, ahşap ve kumaş boyama, takı tasarımı, resim, baskı–serigrafi, emprime ve el sanatları gibi farklı kurslara devam eden kurslara kuaförlük ve finansör sağlanırsa tiyatro kursu eklenecek.
El sanatları kursları, sportif ve kültürel faaliyet derken hızla artan kurslar sayesinde cezaevlerinde ölüm oruçlarına ve açlık grevlerine katılanların sayısı azaldı. Hem asayişin sağlanması hem de tutukluların boş vakitlerini değerlendirmesi amacıyla açılan kursların sayısı son iki ayda daha da arttı. Sonuçlardan hem tutuklular hem de cezaevi yönetimi memnun. Psikolojik tedavi gören tutuklular bile kursların açılmasından etkilenmiş görünüyor. Adalet Bakanlığı’ndan alınan bilgilere göre kursların da etkisiyle 2000 tarihinde açlık grevine katılan 1596 kişinin grevi sona erdirdiği, ölüm orucuna katılan 432 kişi sayısının 3’e düştüğü belirtiliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eğitim–Sosyal–İdari İşler ve Personel Daire Başkanı Nurali Kafkas, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları’nı (İSMEK) toplumun bütün kesimlerinde yaygınlaştırmak istiyor. Tutuklu ve hükümlülere yaşam umudu sağlamak istediklerini belirten Kafkas, yapılan eserleri sergilemek için proje hazırlatıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder