3 Aralık 2011 Cumartesi

Anneanneler torunlar için bir avantaj

Onlar gençlik çağlarını çoktan arkalarında bırakmış anneanneler.

Birçoğunun saçları beyazlamış, bel ve diz ağrıları başlamış. Sorumlulukların, sorunların, çalkantıların en yoğun olduğu yılları geride kalalı uzun zaman olmuş. Artık cefa dönemi bitmiş sefa sürme zamanı gelmiş, tabii ‘teorik’ olarak. Pratikte durum öyle değil. Çünkü küçük ve mütevazı ikinci baharları tasarlamadıkları bir biçimde yeni yük ve sorumluluklarla dolmuş durumda. Nedir o sorumluluk? Çalışan kızlarının çocuklarına bakmak.
Onlar torunlarını kucaklarına alıp sevmeyi, arada bir beraber yürüyüşe çıkmayı filan hayal etmişlerdi. Şu hayat yolculuğunda kendi sorumluluklarını hakkıyla yerine getirmiş olduklarını düşünüyorlardı, içleri rahattı. Çocuklarını büyütmüşler, iyi bir eş olmuşlar, hatta eşlerinin ailesi için ‘iyi bir gelin’ olmaya çalışmışlar, tam da “unumu eledim eleğimi duvara astım” kıvamında yaşlılıklarının tadını çıkarma aşamasına gelmişlerdi. Ancak hayat şartları ve sosyolojik değişim un elek anlamazdı. Çünkü okutup, evlendirdikleri, çalışma hayatındaki başarılarını, gururla izledikleri kızları ellerine baldan tatlı sirkeden keskin bir güzellik ve sorumluluk verip ‘işe gitmişlerdi’. Torun deniyordu o sorumluluğun adına...
Bir kuşağın üzerine neredeyse iki kuşağın yükünü yükleyen bu sosyal olgunun nedeni üniversite okuyup çalışma hayatına başlayan kızların çocuk sahibi olmakla beraber çalışma hayatından vazgeçmek istememeleri. Tam da bu nedenle büyük şehirlerde sosyolojinin ‘matrilokal’ dediği ‘anneye ya da kadına bağlı yerleşim biçimi’nin izlerini sürmek mümkün. Kızlar evlendikten sonra annelerine yakın bir evde oturmak için ısrar ediyor; ya da kızın ailesi evlenen kızın semtine taşınıyor. Maksat, kız işe gidince çocuğu almak kolay olsun. Babaanneler de bu bakım halkasının tamamıyla dışında değiller elbet. Ama ağırlık anneannelerden yana gibi görünüyor. Anneannelerin bu görevi ne kadar istediği ise meçhul.
ÇALIŞAN ANNENİN İMDADINA ‘ANNEANNE’ YETİŞİYOR
Pek çok anneanneyi torun sevmenin keyfi alacak yerde ‘çocuk büyütecek olmanın’ endişesi sarmış durumda. Oysa çocuklarını büyüterek sıralarını savdıklarını düşünüyorlardı; fakat iş başa düştü ve kollarını torunlarını bakmak için sıvamak zorunda kaldılar. Çalışma hayatında yer alan kadınların sayısı eskisine oranla bir hayli yüksek. Özellikle üniversite öğrenimi gördükten sonra çalışma hayatına başlayan kadınlar için işten ayrılıp evde oturmak gibi bir seçenek artık tamamen ortadan kalktı. Daha önce kadın çalışma hayatının içinde yer alsa bile çocuğu olduktan sonra işten ayrılmayı düşünebiliyordu. Fakat, şimdi kadınlar her ne sebeple olursa olsun iş hayatını, sosyal çevrelerini, kariyerlerini bırakıp evde oturmaya razı olmuyor. Evlenmiş olsalar dahi çocuk sahibi olup olmama konusunu bu yüzden ciddi olarak düşünüyorlar. Zira iş hayatlarından çocuk için vazgeçme düşüncesi onlara korkunç geliyor. Çocuğu bakıcılara bırakma seçeneği de TV’lere yansıyan hasta ruhlu bakıcılar yüzünden çok sıcak gelmiyor. Çalışan annelere en cazip gelen seçenek çocuklarını kendi annelerinin şefkatli kollarına teslim etmek oluyor. Böylelikle çocuklarının iyi bakıldığından şüpheleri olmuyor ve gözleri arkada kalmıyor. Anneanneler ise belli bir yaştan sonra çocuk sorumluluğunu almanın zorluğuna katlanmayı tercih ediyorlar. Bu yüzden parklarda, ev toplantılarında, marketlerde torunları ile birlikte gezen anneannelere rastlamak giderek daha mümkün hale geliyor günümüzde.
Anneanneler torunlarına sadece günün belli saatlerinde bakmakla kalmıyor adeta yanlarında büyütüyorlar. Kendi annelerine yakın mesafede oturmaya özen gösteren çalışan anneler çocuğun tüm bakımını da annelerine bırakıyor. Yemek yedirmek, parka götürmek, çocuğa arkadaş bulmak, çocuk psikolojisini anlamak.. annelerden çok anneannelerin sorumluluğu oluyor. Bu durumda anneanneler de tüm zamanlarını torunlarına göre programlamak durumunda kalıyor. Aslında torunları ile her an birlikte olabilmek anneanneleri mutlu etmiyor da değil. Hatta evden tüm çocukların ayrıldığı bir dönemde torunları yalnızlıklarını giderici bir kurtarıcı olarak görüyorlar. Kızı, bir yayın kuruluşunda çalışan Emel B. doğduğu günden beri torununa bakıyor. Üç çocuğunu kendi başına büyütürken yaşadığı zorluklardan ötürü böyle bir şeye hiç niyetli değilmiş başlarda. Fakat kızının çalışma hayatından vazgeçememesi, işin doğrusu kızının işini bırakmasını kendisi de istemediği için iş başa düşmüş. Torununu bakıcılara bırakmaya da gönlü razı olmamış. Bu yüzden üç yıldır torunu Salih’e bakıyor. Ona göre bir bakıma anneler çalışan kızlarının “açıklarını kapatmak” için torunlarına bakmak durumunda kalıyor. Fakat küçük Salih’e bakmanın zorluklarını yaşasa da hayatına yeni bir renk getirdiğini söylemeden edemiyor.

Asiye Aslankaya da henüz altı aylık olan torunu Emre’ye doğduğundan beri bakıyor. Kızı bir anaokulunda müdür olmasına rağmen henüz çok küçük olduğu için Emre’ye kendi bakmayı tercih etmiş. Annelerin “nasıl olsa annem güzel bakıyor” diye tüm sorumluluğu üzerlerinden atmasını doğru bulmuyor.
Anneannelerin çocuğun tüm sorunları ve ihtiyaçları ile ilgilenmesi annenin birçok duruma yabancı kalmasına sebep oluyor. Bu yüzden anneanneler torunlarını kızlarına verdikleri zaman acaba bakamıyor mu diye de endişelenmiyor değil. Zira annelere göre kızları çok kısa zaman dilimlerinde çocukları ile birlikte kaldıkları için onların bakımına tam da hakim olamıyor. Aslankaya, kızının Emre’yi kendi evine götürdüğü zaman sürekli olarak merak içerisinde kaldığını söylüyor. Aslankaya; “Emre’nin her alışkanlığını ben bildiğim için kızım tek başınayken meraklanıyorum. Sürekli kulağım telefonda ve zilde oluyor. Gerçi yakın oturduğu için en ufak bir durumda alıp geliyorlar.” diyor. Anneanneler torunlarına bakarken doğru yetiştirmek için bebek bakımı ve çocuk iletişimi üzerinde de oldukça duyarlılar. En azından TV’lerde yayınlanan çocuk sağlığı ve eğitimi ile ilgili programları kaçırmamak için çaba harcıyorlar.
Anneanneler tatil istiyor
Tüm zorluklarına rağmen anneanneler en nihayetinde torunlarına bakmaktan memnun. Bir bakıma torunları hayatlarına yeni bir hareketlilik getirmiş durumda. Fakat kızlarının her türlü sorumluluktan ellerini eteklerini çekmelerini de doğru bulmuyorlar. En nihayetinde annenin anneliğini hissetmesi için belirli sorumlulukları da üzerine almaları gerektiğini düşünüyorlar. Fakat görülen o ki kızları annelerinin bu söylediklerine çok da fazla kulak kabartmıyor. Hafta sonları dahi tüm gün çocuklarına bakmak onlar için bir külfet olabiliyor. İşte bu noktada anneanneler isyan ediyor ve en azından haftada bir gün tatil istediklerini söylüyorlar.
NİLÜFER NARLI Kadir Has Üniversitesi İletişim Fak. Dekanı: Aileler yakın oturmaya özen gösteriyor
Türkiye’de her ne kadar çekirdek aile kavramı yaygınlaşmış gibi görünse de aile üyeleri birbirine yakın mesafede oturuyor. Aynı evde yaşamıyorlar; fakat aynı semtte oturuyorlar. Bu, aile içinde dayanışmayı gerçekleştirebilmek için özellikle tercih ediliyor. Çalışan kadınlar çocuklarını kendi annelerine bırakmakla kalmıyor bunun yanı sıra evleri ile ilgili çeşitli işleri de onlara devrediyor. Çünkü çalışan kadının önünde başka bir seçenek yok. Bir bakıcı tutmak çok cazip gelmiyor. Bakıcıların eğitim düzeyleri çok düşük. Tutanlar da daha çok Moldovalı olanları tercih ediyorlar ki onlara da çok ciddi paralar ödemeleri gerekiyor. Kadınların çalıştıkları mekanlarda kreşler bulunmuyor; oysa bir işyerinde on tane kadın çalışıyorsa o bünyede bir kreş bulunması gerekiyor.
MÜCAHİT ÖZTÜRK Pskiyatrist: Anneanneler torunlar için bir avantaj
İlk üç yıl çocukların hayatında önemli bir devredir. Çocuk bu dönemde ona bakan kişi ile arasında duygusal bağ kuruyor ve ona bağlanıyor. Anne modeli yerine geçecek kişinin çocuğa duygusal doyum verebilmesi çok önemli. Çocukların anneannelere bırakılması bir bakıcıya bırakılmasından çok daha avantajlı. Fakat anneanne çocuk ile yeterli iletişim kurabilecek enerjiye sahip değilse bu ciddi sorun oluşturur. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun çocuğun yetiştirilmesinde ciddi problem oluşturur. Anneanneler açısından olaya baktığımızda da problemler çıkabilir ortaya. Çocuk sesine dayanamayabilir, peşlerinde koşturmaktan yorulabilirler. Tüm bunlar göz önünde bulundurulmalı. Bir de tabii anneannenin çocuğun dünyasını anlaması lazım.
NESRİN AVŞAR Aile Araştırma Kurumu Başkanı: Çalışan anne için cazip bir çözüm büyükanneler
Anneler çalışınca bir mekanizma üretiyor. En güvenilir kaynak ailelerine bırakmak olarak görülüyor. Bu da Türk ailesinin dayanışmasının bir örneği. Avrupa’da bunlara rastlamak çok fazla mümkün değil. Fakat büyükannelerin tam da emeklilik yaşlarında yeniden çocuk bakmaya başlamaları onlar için zor olabiliyor. Bu da ancak takdir edilebilir. Gittikçe torununa bakan büyükannelerin sayısı artıyor.
EMEL B. (56 yaşında) Anneanne: Torunumu emanet vermiş gibi hissediyorum
Kızım çalışma hayatını bırakmayı düşünmediği için yüzde elli ben yüzde elli de o bakması kaydıyla anlaştık Salih doğmadan önce. Fakat zamanla bakımının tamamı bana kaldı. O yüzden çoğu zaman kendi çocuğum gibi hissediyorum. Anne ve babasına verdiğim zaman sanki emanet olarak vermişim gibi oluyor. Torun insanın hayatını renklendiren bir şey. Şikayetçi değilim baktığım için; fakat en azından bir gün geceli-gündüzlü tatil istiyorum. Torunum çok fazla ayak bağı olmadı benim için; çünkü oturduğum yerde şu anda çok fazla tanıdığım, gidebileceğim kimse yok. Ben annesinden-babasından daha çok endişeleniyorum; şimdiden eğitimi için en uygun yolların ne olacağını düşünüp kendi kendime tartışıyorum.
ASİYE A. (50 yaşında) Anneanne: Yeni nesil anneler sorumluluktan korkuyor
Bu dönemin gençleri sorumluluk almayı gözlerine yediremiyorlar. Ben tek başıma üç çocuk büyüttüm; fakat kızım oğluna tek başına bakamıyor. Biraz ağlasa hemen panik oluyor ve ‘Anne bu niye ağlıyor?’ diye soruyor. Emre’nin her şeyi ile ben ilgileniyorum, kızım en ufak ayrıntıları dahi bana soruyor. Zaten genellikle bizim evde duruyorlar. Akşam evlerine gittiklerinde gözüm arkada kalıyor. Gerçi en ufak bir şeyde arıyorlar.
SANİYE Ö. (56 yaşında) Anneanne: Torunumun enerjik haline bazen yetişemiyorum
Bazen torunuma bakarken zor oluyor. Sabah-akşam benimle. Fakat insanın kafası belli bir yaştan sonra çocuk sesini kaldırmıyor. Sorumluluk da daha fazla. Yani kendi çocuğun gibi olmuyor. En nihayetinde kızınız da olsa annesine ve babasına karşı sorumlusunuz. Aslında anneler baksa çocuklara daha iyi olur; fakat çalışma hayatını da bırakamadıkları için mecburen iş biz anneannelere düşüyor. Ufuk’a ben baktığım için onun sevgisi ister istemez diğer torunlarımdan daha farklı oluyor.
NERİMAN Ö. (44 yaşında) Anneanne: Torunumla birlikte yeni güzellikler yaşıyorum
Ben torunuma zevkle bakıyorum. Gürültüden, koşuşturmacasından yakınmıyorum. Kendi çocuklarımı büyütürken problemlerim vardı. O yüzden çok fazla çocuk büyütmenin güzelliklerini hissetmemiştim. Fakat torunum ile adeta yeniden çocuk büyütmenin güzelliğini tadıyorum. Günümüzde annelerin kızlarına destek olmamaları imkansız. Fakat yine de ben çocuğun annesini annesi gibi bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta ben anneanne olarak sevilmeyi tercih ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder