27 Ağustos 2011 Cumartesi

Yaşama Sanatı

Bir yaşama sanatı var ki bütün sanatların en incesi ve yücesidir. Bütün sanatlar yaşama sanatının altında yer alırlar ve onun dallarıdırlar. Diğer sanatlar öğretilebilir ama yaşama sanatı öğretilemez. Bunu herkesin kendisinin öğrenmesi ve her defasında yeniden öğrenmesi gerekir. Bu sanatta her şey bir defalıktır, çünkü hayatın provası yoktur. İnsanın çeşitli durumlarda nasıl davranması gerektiğini kendisinin bulup çıkarması lazımdır. Kimse kimseyi taklit ederek yaşamayı öğrenemez. Yaşama sanatı davranışlarda uyum, ahenk, zarafet, estetik ve yüceliği gerektirir. Çirkinlikle uyuşmaz yaşama sanatı. Güzel yaşamak için bazen hayattan bile vazgeçilebilir. Tarihte bazı büyük insanlar inanmadıkları bir şeyi ikrara veya yapmaya zorlandıkları için, yaşamlarını feda etmekten bile çekinmemişlerdir. Çünkü hayat mutlaka korunması gereken bir şey değil. Zillet ve hakaret içinde yaşamaktansa ölmek daha iyidir, daha güzeldir. İnsan zarafet, asalet ve büyüklük içinde yaşamalı. Yaşama sanatında mutluluk yegâne amaç değildir. Dürüst, erdemli, namuslu, vicdanına göre yaşayan insan çok sıkıntılara maruz kalabilir. Fakat bu onun azmini kırmaz, iradesini bükmez, neşesini azaltmaz. Güzel yaşamaktan duyulan hazzı, görevini yapmanın verdiği vicdan rahatlığını ve huzurunu hiçbir şey veremez ona. İyi yaşamak, insanın sahip olduğu olanaklardan ziyade hayata yaklaşım tarzı ile ilgilidir. İnsan hayata güvenle, cesaretle, bollukla, zenginlikle, güzellikle, iyimserlikle, neşe ve mutlulukla da yaklaşabilir; güvensizlik, karamsarlık, umutsuzluk, nekeslik ve yoksullukla da yaklaşabilir. Hayat ve insanlar bizim için bir aynadır. Orada kendi resmimizi görürüz. Aynayı suçlayacağımıza resmimizi düzeltmemiz lazım. İnsanın bütün hayatı, yirmi dört saatini nasıl geçirdiğine bağlıdır. Eğer bir gününüzü düzgün, neşeli ve yapılması gerekeni yaparak huzur içinde geçiriyorsanız bütün hayatınız öyle olacaktır. Eğer onu kaybediyorsanız, bütün hayatınızı bir kayıp olarak yaşayacaksınız, bir de bakacaksınız ki fırsatlar elden gitmiştir. Artık gidenin peşinden üzülmek fayda vermeyecektir. Akıllı insan gücü ve iktidarı dışındaki şeylerle fazla ilgilenmez. Değiştiremeyeceği şeylerle uğraşmaz. Etkili olamayacağı şeylerin üzerinde boşa emek harcamaz. Sadece elinden geleni yapmaya çalışır. Akılsız ise başkalarının yaptıkları ile uğraşır, dünyayı düzenlemeye çalışır, herkese akıl verir, fakat kendi zavallı halini görmez. Dünyaya nizam vermeye çalışırken önündeki çukura düşer. İnsanların yüzünde telaş, endişe, korku, umutsuzluk, sıkıntı, kapalılık, etrafını görememe, bencillik, yobazlık, dik kafalılık, boş gurur, kibir, güvensizlik, burnundan soluma, önünü görememe, sonsuz arzular, ihtiyaçlar içinde çırpınma okunuyor... İç halleri dışlarına vurmuş. Çok fazla şeyi çok kısa zamanda elde etmek istiyorlar. Hiç çaba harcamadan elde etmek istiyorlar. Bencil ve hırslıdırlar. Bir şeye kavuştukça başka bir şey istiyorlar. Arzuları ve ihtirasları dinmiyor. Her şeyi kendine dert ediniyorlar, bütün dünyayı sırtlarına yüklemişler. İnsan elinden geleni yapıp gerisini hiç düşünmemeli. Hayali tehlikelere, kuruntulara karşı tedbir alınamaz. Hiç tahmin etmediğimiz bir yerde bir kaza başımıza gelebilir. Buna karşı bir şey yapamayız. Sıfır tehlikeli bir hayat yoktur. Sıfır tehlikeli bir araçla da yolculuk yapamazsın. Sokakta bile gezinemezsin. Yolda bir dükkân tabelası düşer başını yarar. Bunun için çarşıda dolaşmayacak mısın? Yapman gereken şeyleri muhtemel kazalar ve engellerden dolayı yapmaktan geri kalma. Eğer ihtimallere göre hareket etsek evimizden hiç dışarı çıkmamamız lazımdı. Ama bu da çare değil, kader bizi her yerde yakalar. Yolda yürürken hiç bilmediğin yerden bir taş kafana değip seni yere serebilir. Yüzde yüz güvenlik hayatta yoktur. Bir noktadan sonra teslimiyet ve tevekkül lazım Seveceğiniz, derinden ilgi duyacağımız, hayatınızı feda edeceğiniz bir şeyiniz olmalı. Fedakârlık hissimiz ne kadar büyükse, hayatımıza katacağı anlam o kadar büyüktür. Sevmek, yaradılışın sebebi hikmetidir. Sevmek güzel bir şeydir. İster hakiki, ister mecazi olsun fark etmez. Mecazi aşk hakiki aşka dönüşebilir. Aşksız hiçbir şey olmaz. Bir şeyi sevmelisiniz. Hem de çok sevmelisiniz. Sevmek, sevdiği şey için fedakârlıkta bulunmaya, kendini aşmaya sevk eder, insanı yüceltir. Menfaatiniz öyle davranmayı gerektirdiği için değil, gerçekten insanların değerli olduğuna, her insanda değerli bir yanın bulunduğuna inanmalı ve ona değer vermelisiniz. İnsanlar samimiyetinize inanırlarsa en sert eleştirilerinizi bile hoş karşılarlar. V. Emerson: Karşılaştığım her insandan bir şey öğrenmişimdir. diyor. Her kesi memnun etmeli demiyorum. Hiçbir şekilde memnun edilemeyecek insanlar da vardır. Fakat insanların iyi yönlerini görmeye çalışmalıyız. Kusur aramaya kalkarsak dostsuz kalırız. Bir güçlükle karşılaştığın zaman, bilge ve erdemli bir adamın o durumda nasıl davranacağını düşün. Böyle bir hareketi onun yapabilip yapamayacağını, bu hareketin ona yakışıp yakışmayacağını kendine sor. Falan büyük adam olsaydı böyle mi davranırdı? Vereceğin cevap nasıl davranacağın hususundaki sana yol gösterir. Fikirlerine ve mizacına uygun yüksek bir şahsiyeti kendine model kabul et. O zaman asla bayağı ve küçük bir davranışta bulunmazsın. Hiçbir zaman bu işi daha sonra yaparım, bu borcumu daha sonra öderim, bu iyiliği daha sonra yaparım, bu işi daha sonra düzeltirim, mutluluğu daha sonra elde ederim, bu mektubu daha sonra gönderirim, bu yazıyı daha sonra yazarım deme. Bunları şimdi ve hemen yap. Şimdi yapmadıktan sonra bir daha yapamazsın. Sen sadece içinde yaşadığın anın sahibisin. Gelecekte yapma fırsatın olmayabilir. Hayatındaki büyük şeyleri düzenlersen, küçük şeyler kendiliğinden düzelir. Aslı elde edersen, teferruata kendiliğinden sahip olursun. Suya atılan taşın etkisi dalga-dalga yayılır. Bir mıknatıstaki atomların yüzde onu düzgün olursa, hepsini düzgün hale getirir. Bir toplumda küçük bir gurubun iyi hal üzere olması diğerlerine de sirayet eder. Her zaman işin ana noktasına yüklen, kafanda sadece hedefi düşün. Gerisi kendiliğinden gelir. Bu dağdağalı hayat sahnesinde insanın ayağını sağlamca basacağı bir yeri, bu çalkanan denizde güvenilir bir kaptanı olmalı. Amaçsız, hedefsiz, rehbersiz, haritasız, pusulasız hareket eden kimse yolunu kaybedip ömrünü boşa harcamış olabilir. İdealler ve inançlar gökteki yıldızlar gibidirler. Onlara varılamasa da gideceğimiz yolu bize gösterir, kafa karışıklığından bizi kurtarırlar. Günde sadece yarım saatini okumaya ayırırsan ve bunu her gün yaparsan iyi bir entelektüel kadar kafanı zenginleştirmiş olursun. Tanıdık ve ahbaplarını sormak için ayırdığın küçük bir zaman seni iyi bir adam yapar. Bir şeyin az miktarı esasında çok miktarından daha etkili olur. Bu azları gözetmek büyük bir akıllılıktır. Bir şeyi hiç yapmamakla kaçırılan fırsatların ve az bir emekle elde edilen faydaların büyüklüğünü aklından çıkarma! Çocukluk zamanları ne kadar şen, kusursuz ve güzeldi! Çocukluğumuzda her şey anlamlıydı. Anlamsız şeyler bile anlamlıydı. Her şey zevkli idi. Zevki olmayan şeyler bile zevkli idi. Yiyeceklerin tadı ve kokusu bizi canlandırırdı. Meyveleri kabukları ile beraber yerdik. Geçmişi ve geleceği düşünmeden coşku ile yaşardık. İçimizden ne geçiyorsa onu konuşurduk. Başımızı yastığa koyar koymaz uyurduk. Gerçek yaşama sanatını çocuklardan öğrenmeli değil miyiz aziz dostlarım? İnsanlar hayatlarını çok ucuza satıyorlar. Öyle değersiz, yararsız, boş işlerde tüketiyorlar ki akıl almaz! Ömürleri hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyorlar. Bir gün daha iyi olacakmış umuduyla yoksul ve bayağı bir hayata razı oluyorlar. Neler kaybettiklerini hiç düşünmüyorlar. Yavaş ısınan bir suyun içindeki kurbağalar gibi ölümü bekliyorlar. Evimizin belli bir köşesinde ve belli zamanlarda sessizlik içinde oturmalı, ruhumuzu ve vicdanımızı dinlemeliyiz. Bozulan, dağılan, zedelenen, kararan hayatımızı düzenlemek için buna ihtiyaç vardır. Bu yalnızlık zamanları kendimizi toparlamamıza yarayacak, bizi güçlü kılacaktır. Hiç vaktim yok demek mazeret değil. Yakıtı olmayan bir araba, bakımı yapılmayan bir aygıt çalışamaz. Bir gün gelir aniden durur. İnsanların ne dediğine fazla önem veren kimse bir şey yapamaz. Hayatında kaybedeceği hiçbir şeyi olmayan insan bile kaybetmekten, olmayan gururunun kırılmasından korkuyor. Hâlbuki kimsenin onu düşündüğü yok. İnsanlar onun varlığından bile haberdar değil. İyi yapsan ne olacak kötü yapsan ne olacak? Sana birisi kötü bir söz söyledi, gururunu kırdı. Tanınmayan adamın gururu olmaz. En önemli olanı yaparak yaşamak çok akıllı adamların işidir. Biz genellikle birinci derecedeki işlerimizi ihmal eder, hoşumuza gittiği için hiç önemi olmayan veya az önemi olan şeylerle uğraşırız. En önemli olanla uğraşmak hoşumuza gitmiyor fakat hayatımızı iyileştirecek olan odur. Belki daha sonra yaparız diyerek savsaklıyoruz ama hayat o kadar uzun değil. Salkımın en iyi tanelerinden yemeye başlamalısın. İnsanları zorla ve baskı ile susturmanın ve düşman kazanmanın kıymeti yoktur. Rakibinizi hatalarını anlamaya, düşünmeye sevk etmelisiniz. Yanınızda iken bunu itiraf etmese de ayrıldıktan sonrayahu bu adamın dedikleri hiç de yabana atılır şeyler değil demeli. Onun şahsını incitecek bir şey yapmamalısınız. Şahsına değil, yanlış düşüncelerine karşı olduğunuzu anlamalı. İnsanlar çoğu zaman rakip ve düşmanlarına hakaret ederek onları kendilerine karşı daha güçlü kılacak şekilde davranırlar. Böylece düşüncelerine daha çok sarılırlar. Hiç kimsenin mükemmel, dört dörtlük, hatasız olmasını bekleme. Fakat sen bütün gücünle böyle olmaya çalış. Başkasının görevlerini yapıp yapmaması seni hiç ilgilendirmesin. Sen yalnız kendi görevini düşün ve yapmaya çalış. Başkalarında kusur bulmayı en aptal adam bile bilir. Kendi kusurlarıyla uğraşmak ise akıllı adamların işidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder