27 Ağustos 2011 Cumartesi

Krişnamurti Üzerine

Hint asıllı filozof ve bilgedir. 1895-1986 yılları arasında yaşadı. Hiçbir kitap yazmadı. Onun adına çıkan kitaplar yaptığı sohbetlerden derlenmiştir. Sokakta oynarken daha hemen çocuk iken İngilizler tarafından üzerinde zekâ parıltısı görülerek koruma altına alındı ve yeni Mesih ilan edildi. İyi bir eğitim gördü. Teozofi Derneği�nin başkanlığını yürüttü. Daha sonra tamamen düşüncelerine göre bir yaşam sürdürmeyi amaçladığından ve bir yere bağlantıyı buna aykırı gördüğünden bu derneği feshetti. Ömrünün sonuna kadar düşüncelerini geliştirerek ve ona uyarak yaşamaya çalıştı. Hiçbir dine ve inanca bağlanmadı. Dünyanın her tarafını dolaşarak konferanslar ve seminerler verdi. Krişnamurti bir filozof ve bilge olarak çok soyut düşünceler geliştirdi. Klasik anlamda bir filozof değildir. Bir felsefi sistemi yoktur. Belki filozof bile değildir. Çok derin ve ince tahlillerini kavramak gerçekten zordur. Konuştuğu zaman dinleyenlerin üzerinde büyük bir etki bıraktığını düşünüyorum. Kimseyi yönlendirmeye ve etkilemeye de çalışmadı. Hiçbir metot ve sistem kurmadı, kurmaya da karşı oldu. Bütün metotları bir yana atar. �Nasıl� sorusunu anlamsız bulur. Nasıl diye sormak, bir reçete ve yol belirlemek hakikati dondurmaktır. Her an hakikati yeniden keşfetmeye hazır olmalısınız. Canlı olan şeyin metodu olmaz. Metot ölü şeyler içindir. Siz biraz sonra başka bir birisiniz. Biraz evvel keşfettiğiniz, şimdi değişmiş ve ölmüştür. Kendisini bir muallim, mürşit veya guru olarak takdim etmedi. Kendisini dinleyenlerle birlikte hakikati anlamaya çalıştı. Yaşanan hakikati kavramak bireyin kendisine düşen bir iştir. Bu hususta kimse ona yardımcı olamaz. O bir uyarıcı olarak görür kendisini. İnsanların yaşadıkları üzerinde düşünmelerini, çevrelerinde meydana gelenleri gözlemlemelerini, anlamalarını ister. Krişnamurti birden bire insanı düşüncenin diplerine indirir. Ucundan tutulmaz, üzerinde durulmaz satıhlarda dolaştırır. Düşünceler parmaklarınızın arasından kayar gider. Diyalektik düşüncenin izlerini bulamazsınız. Pratikte ne yapacağınıza dair bir iz bulamazsınız. Düşüncelerinizi uygulamak için size hiç yol göstermez. Sizi yalnız bırakır. İçeriklerini sizin dolduracağınız soyut düşünceler, kalıplar, parıltılar karşısındasınız. Onun düşüncesinin en önemli özelliklerinden biri �olan� ve �olması gereken� ayırımıdır. Var olan gerçekliğe, hakikatin kendisine olan der. Bizden doğan hayaller, tasarılar, düşünceler, yargılar, umutlar ise olması gerekeni ifade eder. Olanı anlamak ve ona teslim olmak bizi mutlu, güçlü ve bilge kılar. Yani kısaca bir hayalden ibaret olan benliğimizdir hakikati görmemize ve yaşamamıza engel olan. Onu kırıp parçalamak, esaretinden kurtulmak lazımdır. �Ölmeden evvel ölmek� lazımdır. Her istek bizi köleliğe götürür ve zayıflatır. İşlerin şöyle olmasını istiyorsun, olanı beğenmiyorsun. Hâlbuki senin gerçeğin olan'dır. Olması gereken değil. Olmak istediğin fakat olamadığın için bedbaht oluyorsun. Bütün arzulardan vazgeçersen, her şeye razı olursan hiçbir sorunun kalmayacaktır. Olan şey kötü değildir. Bizim gerçeğimizdir. Olanla olması gerekenin arası açıldıkça insan mutluluktan uzaklaşır. �Ben� var oldukça olan meydana çıkmaz. Ben�in gerçek bir varlığı yoktur. Ancak olan vardır. Ben�in hayali varlığının kırılması, yok edilmesi lazım. Krişnamurti�nin önemli düşüncelerinden biri de, her türlü yargıdan kaçınmaktır. Yargılamak bizi gerçeği yakalamaktan ve anlamaktan uzaklaştırır. Bütün fikirler, inançlar, yargılar gerçeği böler. İnsanları birleştirmez, ayırır. Yargı birebir gerçekle örtüşmez. Yargısız olmalıyız. Ona göre dinler ve ideolojiler insanların anlaşmalarını ve birbirlerini sevmelerini önler. Araya sevgisizlik ve düşmanlık sokar. Düşünmek bölmektir, parçalamaktır. Her tanım gerçeği böler. Tanımlar gerçeğin kendisi değil gölgesidir. Düşündüğümüz her şey uydurmadır. Dolaysız algıya yönelmeliyiz. Hiçbir şey hakkında hüküm vermemeliyiz. Somut ve yaşanan şeyi kavramaya çalışmalı. Onu zihnin kalıplarına koyup kavramlaştırmak gerçekliği sınırlamaktır. Altında oturduğum, meyvelerini yediğim, serin gölgesinde oturduğum ağacı tanımlamaya çalıştığım zaman idrakimi sınırlamış olurum, idrak artık idrak olmaktan çıkar. Donmuş, kalıplaşmış, tanımlanmış, sınırlanmış gerçeğin bir soluk yüzü olur. Bir �ağaç�, bir �adam� yoktur. Belirli tek-tek ağaçlar ve tek-tek adamlar vardır. Düşünce bizim önümüzdeki en büyük engeldir. Zihnimizi düşüncelerden arındırarak mutlu oluruz. En az düşündüğümüz zaman geçeğe yakın ve güçlüyüz. Düşüncenin devamlı gürültüleri bizi meşgul eder. O devamlı konuşur, gevezelik eder. Düşünceyi susturmak lazımdır. En sakin ve boş zihin hakikati algılamaya en elverişi zihindir. İnsanlar durmadan düşünürler. Düşünen insan hakikatten uzaklaşmış, baştan çıkmıştır. Düşünen insan eylem yapamayan insandır. Zihnimiz sivrisinekler gibi düşüncelerin istilasına uğradığı zaman hakikatin ışığı kapanır. Önümüzü göremeyiz. Hiçbir şey düşünmemeli. Tahlil etmek hiçbir işe yaramaz. Zihin bizi bir yere götürmez. Krişnamurti düşünceleri nasıl susturacağımız hakkında en ufak bir yol göstermez. Bütün bağımlılıklarımızdan kurtulmalıyız. Bütün alışkanlıklarımızı terk etmeliyiz. Alışmak insan için ölümdür. Devamlı hareket halinde olmayanlar durgun sular gibi paslanır ve çürürler. İnsanlar yaşamıyor. Daha ölmeden intihar ediyorlar. Otuz yaşında yetmiş yaşındaki gibi yaşayanlar vardır. İnsanın bütün bağlantılarından kurtulması, bütün oyalanmaları terk etmesi lazımdır. İyi ve kötü bütün oyalanmaları... Bağlanılan her şey bırakılmalıdır. Bir şeyi birkaç gün yapıp ona alıştınız mı onu hemen kırın. Bir esaret halkasına girmiş olursunuz. Yenilik, sürekli yenilik� Hiçbir şeye bağlanmamak� Akan dereler gibi çağıldamalı, yaşamalı. Akan derenin dibinde kirli su birikmez. Kaçışları bırakın. Olanla temasa gelin. İyi oyalanmalar sayılan kitap okumayı, dostlar edinmeyi de bir yana bırakın. Bunlar da bir bağlanma, bağımlılık ve kaçıştır. Hayat bizim isteğimizin dışında bize verilmiştir. Onu yaşamalı ve yaşatmalıyız. Ona karşı ne yapmamız lazımsa yapmalıyız. Onu sonlandırmak olandan kaçmak ve korkmaktır. Buna hakkımız yoktur. Kimseye önceden ne yapması gerektiği söylenemez ve öğretilemez. Kanser hastası olana hiçbir öğütte bulunamaz. Kendisi kararını verecektir. Başa gelmeden hiçbir şey hakkında ne yapılacağı tayin edilemez. İntihar, hayata karşı gelmektir. Hepimiz birer adalarız. Birisinden diğerine yol yoktur. Kendi adamızı gördükten sonra başka adalara varamayız. Kendi kıyımızı gördükten sonra karşı kıyıya geçemeyiz. Ancak ada yok olursa geçek bir ulaşma ve birleşme olur. İnsanlardan hiçbir şey beklemeden bir araya geldiğiniz zaman gerçekten ortaklık kurmuş olursunuz. Bir amaç için insanlar bir araya gelemezler. Amaç bölücüdür. Menfaat bölücüdür. Bir şey istemek bölücüdür. Hiçbir amaç olmadan birleşme olur. Çocukların oyun oynaması gibi. Onlar oyunu sadece oyun olarak görürler. Ey insanlar siz de hayatı bir oyun olarak görün ve çocuklar gibi olun! Verilmiş olana teslim olun! 31 Temmuz 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder