27 Ağustos 2011 Cumartesi

Uykumuzdaki İç Aynamız Rüyalar

Uykumuzdaki İç Aynamız Rüyalar



Uyku… Her gün en az bir kere bu halin içinde yaşarız ve doğduğumuz andan itibaren doğal olarak kabul ettiğimizden olsa gerek, nasıl olduğu ya da uykuda neler olduğu konusuyla pek ilgilenmeyiz (filozoflar hariç!). Her gün yaşadığımız bu uyku haline antik çağda “küçük ölüm” denirdi; ölümün bir benzeri. Aynı şekilde, uykuda yaşadığımız geçici bilinç kaybı da, hayat boyu içinde bulunduğumuz ve çok nadir uyandığımız bilinç kaybının bir örneğidir.

Ezoterik1 felsefede canlı olmak bilinci olmadıkça hiçbir şey “canlı” olarak değerlendirilmez. Bu olsa olsa maddede uyuyakalmaktır. Eski geleneklerde insan için iki doğumdan bahsedilirdi; biri fiziksel, diğeri bilincin doğumu. Bu açıdan hücresel hareketlilik tek başına bireyin canlı ve uyanmış olması için yeterli değildir. Gerekli olan hayatın değerini bize verecek olan bilincin doğumudur.
Bilim hala uykuyu araştırıyor. Hayatımızın yaklaşık üçte birini neden bilinçsiz geçirmeye ihtiyaç var diye. Peki, uyanık olarak adlandırdığımız zamanda; hayatımızın yaklaşık üçte ikisinde gerçekten bilinçli miyiz? Fizik beden açısından hücresel seviyede konuşacak olursak aslında uyku yok. Onlar aktivitelerine devam ediyorlar. Kalbimiz çalışıyor, solunum, dolaşım, sindirim sistemlerimiz çalışıyor, hücrelerimiz yenilenmeye devam ediyor. Duygusal ve akılsal aktivitelerimizin devam ettiğini ise rüyalar yoluyla fark ediyoruz. Yatağımızda yatarken olayları fiziksel olarak olayları yaşamasak bile, endişe, korku, zevk, acı duygularını gerçekten ayırt edemediğimiz bir şekilde yaşıyoruz. O halde uyku ile bıraktığımız şey nedir? Sözde irademiz mi acaba?
Sakin ve aktif olmak üzere birbirinden farklı iki uyku tipi vardır. Bu iki farklı uyku durumunu tanımlamak için beyin dalgaları, göz hareketleri ve kas gerilimi gibi ölçütlere bakıldığında; uykunun sakin kısmı ile aktif kısmı, biyokimya, psikoloji ve davranış olarak farklılıklar sergiler. Sakin uyku halinden aktif uyku haline geçiş bir hayli çarpıcıdır. Aktif uyku aşamasında, genelde hızlı göz hareketleri yani REM (rapid eye movement) uykusu adı verilen bir durum söz konusudur. Bu safhada nefes almak hızlanır ve düzensizleşir. Beyin tıpkı uyanıkmış gibi enerji tüketmeye başlar ve rüyalarda yoğun olarak bu esnada görülür.
Pek çok kültür rüyaların paha biçilmez bilgelik kaynakları olduğu inancına sahiptir. Mu uygarlığında rüyalar bir bilim dalıydı. Eski Mısır’da, Tanrıların rüyalar yoluyla insanlarla konuştuğuna inanılırdı. Yusuf Peygamber din kitaplarında rüya yorumları ile tanınır. (Rabbim, sen bana mülk ve saltanattan bir nasip verdin. Olayların ve düşlerin yorumundan bana bir ilim öğrettin. Yusuf suresi–101) Kur’an rüya yorumlarından bir ilim olarak bahseder. Anadolu’nun zengin kültür mozaiğinde ve sufi geleneklerinde de istihareye yatma, bir problemi çözmek için niyet ettikten sonra dua edip uykuya yatmak bilinen bir uygulamadır. Eski Yunan’da da kişiler uyuyarak yanıtlar almak ve tedavi olmak için rüya tapınaklarını ziyaret ederlerdi.
Rüya yaşamımızda farklı bir duyular grubumuz vardır. Farklı bir düzlemde konuşuyor, hissediyor, görüyor, tat alıyor ve işlevde bulunuyoruz. Yani rüya sırasında fiziksel olarak bir şey yemiyoruz ama tat alıyoruz, ortamda ses yok ama duyuyoruz, ağzımızdan ses çıkmıyor ama konuşuyoruz, fizik olarak o mekanlarda değiliz ama görüyoruz. Gözlenmesi çok uzun süre alacak mekan ve olayları çok kısa sürede yaşıyoruz. Bu bizim başka bir düzlemde yaşadığımızı gösteriyor. Bilinçli olarak asla bu kadar mükemmel yapamayacağımız imgeleme olayını uykumuzda yapıyoruz; rüyalar görüyoruz.
Uyanıklıktaki zihinsel imgeler, gerçek deneyime benzeyen fakat zayıf duygusal izlenimler demektir, yani hakiki deneyimler kadar canlı değildirler. Oysa rüyalar tam anlamı ile ikna edici bir canlılığa sahiptirler. Rüyada bir portakal yediğimizde gerçekten bir portakal yediğimizden eminizdir. Beynimiz açısından, bir şeyin rüyada yapılması, gerçekten yapılması ile aynı şeydir. Rüyalarda karşılaştığımız olaylar hayali olmakla beraber, rüya olaylarına tepki olarak hissettiklerimiz gerçektir.
Rüyaların en büyük yararı çeşitli rüya ortamlarında tepkilerimizi gözlemleyebilmemizdir. Rüyalarımız  içimizin aynasıdır.Orada korkularımız, zayıflıklarımız, kusurlarımız bulunur. Uyanık olarak üstesinden geldiğimiz her bir kusur rüyalarımızda da yok olur. Rüya analizleri ile de düşündüklerimizi hayata uygulama yolundaki psikolojik engellerimizi fark edip, çelişkileri süpürebiliriz.
Uyanık yaşamda sınırlılıklara alışığızdır. Hemen hemen yaptığımız her şeyle ilgili kurallar, sınırlar vardır.
Yaşamımızın önemli bir kısmı, kendimizi bildiğimiz andan bu yana çevremizin telkinleri, görüşleri ve seçimlerini kabul ederek şekillenir. Bu sınırlarımızı rüyalarımızda da görebiliriz. Gerçekte hiçbirimizin bilgi ve yetenekleri değişmeyecek şekilde sınırlı değildir. Değişmek ve iç sınırlarımızı genişletmek için rüya çalışmaları yapabiliriz. Tabi günlük yaşamımızda içe yönelik araştırmalarımızın ve çabalarımızın sürmesi kaydıyla. Eğer rüyada olduğumuzu fark edip, özgürce davranarak bir sınırımızı aşarsak bu aynen uyanık yaşamımıza da yansıyacaktır.
Her insanın rüya sembolizmi kendine özgüdür. Kedi seven bir insanın rüyasında gördüğü kedi ile kediden nefret eden bir insanın rüyasında gördüğü kedinin sembolize ettiği şey arasında büyük fark vardır. Bu yüzden her insanın kendi rüya dilini oluşturup, çözmesi en doğrusudur. Rüyada renklerin, isimlerin, şekillerin, sayıların, her şeyin bizim bilinçaltımıza göre bir anlamı vardır.
Uyku üzerine yapılan bilimsel incelemelerde, rüya görürken REM sürecinin harekete geçirdiği adaleler için, doğrudan harekete geçiren emirlerin izlediği sinir ağından farklı bir şebekenin devreye girdiği tespit edilmiştir. Rüyalarda kaslara ulaşan sinir mesajları, uyanıkken alınan mesajlar kadar kuvvetlidir. İnsanlık tarihi boyunca rüyalar her alanda ilham kaynağı olarak değerlendirildiler. Mozart, Beethoven, Wagner gibi kompozitörler de rüyaları ilham kaynağı olarak yücelttiler. Bilindiği üzere bu konuda Edison’un rüyaları da ünlüdür.
Tibet’te, rüyalarda farkında olmayı becerebilmek, ruhsal farkındalığın ilk aşamalarından birisi olarak kabul edilir ve “Rüya Hallerinde Yoga Uygulaması” anlamına gelen Mi-Lam adı ile bilinirdi. Binlerce yıldır Tibetli Budistler, rüyaları, kişisel gerçekliğin aldatıcı doğasını deneylemek ve benliğin gerçek tabiatını keşif ve aydınlanma için kullanılan uygulamaların bir parçası olarak ele almışlardır.
Tibetli rüya yogileri için rüya; “gerçekliği keşfetmek için bir vasıtadır; rüya halinin özel doğasını deneylemek ve fark etmek için bir imkan olmasının yanında uyanıklık deneyimini de zenginleştirmektedir. Tüm deneyimlerimizi sübjektif olarak düşündüğümüzde, tıpkı rüya gibi olduklarını düşündüğümüzde bizi o güne kadar sınırlamış tüm kavram ve kimlikler de bir yana atılır. Öz kimliğimiz daha esnek hale gelir; sorunlar hafifler. Aynı zamanda çok daha derin bir farkındalık düzeyi gelişir. Her şeyin bir rüya olduğunu fark edince saf bilince ulaşırsınız. Ve bu farkındalığa varmanın yolu, tüm deneyimlerin tıpkı rüyalar gibi olduğunu anlamaktır.” 2
Ünlü İslam filozofu İbn-El Arabî’nin rüyalara yaklaşımı ise: “Kişi rüyalarında düşüncelerini denetlemelidir. Dikkat yeteneğini geliştirerek büyük yararlar elde edebilir. Bu büyük değere sahip yeteneğe ulaşmak için herkes çaba göstermeli.” şeklindedir.
Eğer uyandığımızda gördüğümüz rüyayı hatırlıyorsak, ona aldırmazlık etmeyelim. Onu analiz etmeye, bizim için ne gibi mesajlar taşıdığını bulmaya çalışalım. Rüyaların önemini bir kez fark ettiğimizde, onların tesirini denemeye başlayabiliriz. Rüyalarımızı dikkate alırsak bize karşılık vereceklerdir. Rüyalarımız üzerinde denetim sahibi olmamamızın nedeni, çok az kişi haricinde olanlara gereken dikkati vermememizdir.
Uyandığımız zaman onlara rüya deriz, ama rüyalar görüldükleri sürece gerçektir. Peki ya yaşam için daha fazlasını söylemek mümkün müdür? Nerede eski biz, nerede eskiden bizimle birlikte olanlar. Yoksa hepsi rüya mıydı?
1-      Ezoterik: iç, saklı olan
2-      Bu söz, kaynakçada belirtilen Blofeld’in eserinden alınmadır ve bir kişinin lafı değil, yogiler arasında bilinen bir gerçektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder