27 Ağustos 2011 Cumartesi

Hafızamızın Sırlı Çalışması

İlmi araştırmalara göre hafızamız 7 gözden oluşuyor. Bu 7 göz ilk anda gün boyunca karşılaştığımız şeyleri birbirinden ayırıyor. Daha sonra hafızamızın ayırdığı şeyler, değişik kütüphanelerde uzun vadeli, iyi bir fişlemeyle bize gerekli olan her şey çocukluğumuzdan yaşlılığımıza kadar, hiç birbirine karıştırılmadan bir kitap halinde tasnif ediliyor.

Psikolog Pascale ve Profesör Vincent, bu konuda kendi hafızalarındaki gelişme ve bilgi depolama faaliyetlerini inceleyerek hafıza denen sırlı bilmeceyi açıklamaya çalışıyorlar. İlk çağlardan beri binlerce kişi, insanoğlunun zekâ ile hafızası arasındaki münasebeti araştırmışlardır. Böylece beynin kendine has yapısını ve mekanizmasının nasıl işlediğini anlamaya çalışmışlardır. 20. asrın sonlarında da ilim adamları hala bu hatıra kutusunun nasıl çalıştığını çözmeye uğraşıyorlar. Evet, beyin ile harici dünyanın irtibatı nasıl sağlanmaktadır? Ve beyin yapısı nasıl gelişiyordu? İlk defa 1960?lı yıllarda psikologlar bu suale bir izah getirmeye başladılar. 5 his sürekli olarak toplanıyor, resim ve sesler ise dışarıdan geliyordu. Bunlar ?kısa vadeli? denilen bir hafızadan geçiyordu. Eğer ilgi yetersiz olursa, hiçbir iz, emare kalmadan kaydediliyordu. Buna karşılık dikkat ettiğimiz bazı kişi ve hadiselere ait bilgiler şuurlu bir şekilde ?uzun vadeli? bir hafızaya eçiyordu. Bu sistem, bilgileri, istenildiği zaman veren müthiş bir kütüphaneye benziyordu. Kısa vadeli hafıza 7 sayısını tercih ediyor gibiydi. Birbiriyle alakalı yüze yakın ismin yer aldığı karışık bir liste gözden geçirildiğinde bu bilgilerin ne kadarı hafızaya kaydediliyordu? Ortalama olarak bu resim, sayı ve kelime gruplarından 7 tanesi ezberleniyordu ki; aynen hafızanın 7 gözden teşekkül etmesi gibi. Bu garip sayıyı 1950?li yılların sonunda Amerikalı George Miller keşfetmişti. Tecrübeler ve kontrollerden sonra, 7 göz tezi bugün hala geçerliliğini korumaya devam etmektedir. Stanford Ünivertesi?nden Gorden Bower talebelerine bir anda 70 kelime ezberletmeyi başarmasına rağmen, bu 7 göz tezini etkilemiyor. Çünkü Bower?in metodunda bilgiler hayvanlar, bitkiler, mineraller vs. olarak sınıflandırılmıştır. Eğer birbirinden farklı altı kelime ezberlenmek istenirse hafızanın altı gözü ?kısa vadeli? kullanılmış oluyor. Fakat aynı aileden olan kelimeler mesela; hamsi, istavrit, kalkan, mercin, levrek, kefal gibi balık adı altında akılda tutulunca, yalnız balık ismi kısa vadeli ezberlenerek balıkların çeşitleri uzun vadeli hafızaya yerleşiyor. Böylece balık kelimesinin hatırlanması, diğerlerinin kendiliğinden gelmesi için yetiyor. Araştırmacılara göre balık terimi, hafızanın derin kısmım harekete geçirmek için bir anahtar vazifesi görüyor. Bu derin kısımda herşey yerli yerinde ve sırasında duruyor. Bir köşe yapısından biri manular, biri hareketler, bir diğeri eşyalar için vs ayrılmış. Burada, Sidar Sengtor?un ?ölen insan, yanmış bir kütüphanedir? sözü akla geliyor. İlim adamları beyin gücünün sınırlarının bilinemediğini belirtiyorlar. Bunun için ise; odacıklar arasında bağlantı olması gerekiyor. Bilgilerin manalara göre depolandığının kesin olduğunu söylüyorlar. Böylece istenilen bilgi daha kolay hatırlanabiliyor. İşte kâinattaki herşeyin küçük bir numunesini insanın cihazatına takıp, insanın bir küçük çekirdek kadar kuvve-i hafızasında bütün hayatını ve onunla ilgili hadiseleri yazıp, onu bir kütüphane hükmüne getiren Yüce Yaratıcı, elbette ki kâinattaki herşeyi en küçüğüne varıncaya kadar kaydedecek ve hesap gününde kayıtlı olan herşeyi meydana çıkaracaktır. L?express?den deneyen: A. Kemal - F. Süleymanoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder