27 Ağustos 2011 Cumartesi

Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif kompulsif bozukluk(OKB) DSM-IV-TR(Amerikan Psikiyatri Birliği: Psikiyatride Hastalıkların Tanımlanması Ve Sınıflandırılması El Kitabı, Yeniden Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskı)’de Anksiyete Bozuklukları başlığı altında ele alınan bir hastalıktır. Obsesif kompulsif bozukluk, istenmeden gelen, uygunsuz olarak yaşanan, belirgin anksiyete ve sıkıntıya neden olan, benliğe yabancı ve yineleyici özellikte sürekli düşünceler, dürtüler (impulslar) veya düşlemler (imajlar) olarak tanımlanan obsesyonlar ve bunlara ikincil olarak gelişen kişinin yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar veya zihinsel eylemler olarak tanımlanan kompulsiyonlarla karakterize bir bozukluktur. Okb, kendine özgü, karışık, heterojen bir durumdur ve hastada zihinsel ve davranışsal belirtilerin aynı anda görülmesini içerir.


Image DSM-IV- TR’ye Göre Obsesif-Kompulsif Bozukluk Tanı Ölçütleri:
A.      Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardır:
Obsesyonlar aşağıdakilerden (1), (2), (3) ve (4) ile tanımlanır:
 
(1). Bu bozukluk sırasında kimi zaman istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler dürtüler ya da düşlemler.
(2). Düşünceler, dürtüler ya da düşlemler sadece gerçek yaşam sorunları hakkında duyulan aşırı üzüntüler değildir.
(3). Kişi bu düşünceleri, dürtüleri ya da düşlemlerine önem vermemeye ya da baskılamaya çalışır veya başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır.  
(4). Kişi obsesyonel düşüncelerini, dürtülerini ya da düşlemlerini kendi zihninin bir ürünü olarak görür (düşünce sokulmasında olduğu gibi değildir).
 
Kompulsiyonlar aşağıdakilerden(1) ve (2) ile tanımlanır:
(1). Bir tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması gereken kurallarına göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar (örneğin; el yıkama, düzene koyma, kontrol etme) ya da zihinsel eylemler ( örneğin; dua etme, sayı sayma, birtakım sözcükleri sessiz bir biçimde söyleyip durma).
(2). Davranışlar ya da zihinsel eylemler, sıkıntıdan kurutulmaya ya da var olan sıkıntıyı azaltmaya ya da korku yaratan olay ya da durumdan korunmaya yöneliktir, ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler ya etkisizleştirilmesi ya da korunulması tasarlanan şeylerle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya da açıkça çok aşırı bir düzeydedir.
B. Bu bozukluğun gidişi sırasında bir zaman kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul eder. Not: Bu çocuklar için geçerli değildir.
C. Obsesyon ya da kompulsiyonlar belirgin bir sıkıntıya neden olur, zamanın boş harcanmasına yol açar (günde 1 saatten daha uzun zaman alırlar) ya da kişinin olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini ya da toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini önemli ölçüde bozar.
D. Başka bir Eksen I bozukluğu varsa, obsesyon ya da kompulsiyonların içeriği bununla sınırlı değildir ( örneğin; bir Yeme Bozukluğunun olması durumunda yemek konusu üzerinde düşünüp durma; Trikotillomaninin olması durumunda saç çekme üzerinde durma; Vücut Dismorfik Bozukluğunun olması durumunda dış görünümle aşırı ilgilenme; bir madde kullanım bozukluğunun olması durumunda ilaçlar üzerine düşünüp durma; Hipokondriazisin olası durumunda ciddi bir hastalığı olduğu biçiminde düşünüp durma; bir parafilinin olması durumunda cinsel dürtüler ya da fanteziler üzerinde düşünüp durma ya da Majör depresif bozukluk olması durumunda suçluluk üzerine geviş getirircesine düşünme).
E. Bu bozukluk bir maddenin ( örneğin; kötüye kullanılabilen bir ilaç ya da tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
İçgörüsü az olan tip: O sıradaki epizodda çoğu zaman kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul etmiyorsa.
Obsesyonlar
Obsesyonun türkçe karşılığı “saplantı”dır.  Saplantı, yineleyici, ısrarlı, anksiyete(sıkıntı, bunaltı)ye neden olan ve istenmeden gelen(intrusive), benliğe yabancı(ego distonik) düşünce, dürtü ya da imajlar(düşlem, hayal, zihinsel resim)dır. Obsesyon için günlük dilde şüphe, evham, kuşku  gibi kelimeler kullanılır. “Ya kapıyı açık unuttuysam?”, “Acaba elime mikrop bulaştı mı?” vb. düşünceler obsesyonlara örnek gösterilebilir.
Obsesyonlar üç temel formda gerçekleşirler: 1- Obsesif düşünce(inatçı bir şekilde zihne sokulan, kişiyi rahatsız edici düşünceler) 2- Obsesif imaj(kişiyi  rahatsız edici görsel ya da canlı yaşantılar) 3- Obsesif dürtü(kişiyi istenmeyen davranışa zorlayan dürtüler)
Obsesyon içerikleri
Okb hastalığı içerisinde çok farklı obsesyonlar ve kompulsiyonlar vardır. Bir hastada bunların sadece biri olabileceği gibi bir kaçı da aynı anda bulunabilir.
§  Bulaşma obsesyonu: Çeşitli çalışmalarda en sık karşılaşılan obsesyon çeşididir. Okb hastalarında bulunma oranı %45-55’tir. Bu obsesyon, kişinin mikrop, pislik, kir vb. araçlarla kirleneceğine dair zorayıcı bir inancı içerir. Bulaşma obsesyonuna sahip kişiler aşırı temizlik yapma gibi kompulsif davranışlara sahip olabileceği gibi mikrop bulaştıracak ortamlardan uzaklaşma gibi kaçınma davranışları da sergileyebilirler. Bu tür obsesyonu olan kişiler anksiyete ile birlikte utanma ve tiksinme duygularını yoğun yaşarlar.
§  Kuşku obsesyonu: Kirlenmeden sonra en sık karşılaşılan obsesyon türüdür. Okb hastalarında bulunma oranı      ?              .  Bu obsesyona sahip kişiler yaptıkları şeylerden emin olamazlar. “Acaba ocağı kapattım mı?”, “Acaba kappıyı kilitledim mi?” vb. sorular zihinlerini sürekli meşgul eder. Bu tür obsesyonlarda yapılan şeyden ya da ihmalden kişinin kendisine ya da başkalarına zarar gelme endişesi söz konusudur. Yaşanılan duygu daha çok hata ve suçluluktur. Bu obsesyonları kontroletme kompulsiyonları izler.
§  Saldırganlık obsesyonu: Kişinin kendine ya da başkalarına zarar verme ile ilgili düşünceleri içerir. Obsesyonlar içindeki yaygınlığı %10-20’dir. Bu tür obsesyonu olan kişiler “Acaba intihar eder miyim?”, “Ya çocuğumu bıçaklarsam?” vb. tarzında düşüncelere sahip olurlar. Bu obsesyonlarla mücadele etmek için, bıçak, makas gibi saldırı aracı olarak kullanılabilecek eşyalardan uzak durma, yüksek yerlerden uzak durma, sevilen kişilerden uzak durma gibi kompulsif davranışlar  sergilenebilir.
§  Cinsel obsesyonlar: Okb içindeki yaygınlığı %13-26’dır. Ayıplanacak şekilde, kendisiyle ya da başkalarına dönük cinsel içerikli obsesyonlardır. Çoğunlukla kişinin hemcinsiyle ya da çocuklarıyla cinsel ilişki yaşamasına dönük ortaya çıkarlar. Bu tür obsesyonlara kontrol ve yıkanma kompulsiyonları eşlik eder. Utanma, suçluluk, günahkarlık gibi duygular yoğun olarak yaşanabilir.
§  Dinsel obsesyon: Dini ve ahlaki değerlere(Allah, peygamber vb.) karşı kabul edilemez olarak algılanan düşüncelere sahip olmaktır. Yaygınlığı kültüre göre değişkenlik gösterebilir. Türkiye’deki okb hastakları arasındaki yaygınlığı %11-42 arasında değişmektedir.
§  Simetri obsesyonu: Her şeyin düzenli, yerli yerinde vb. olması gerekliliği ile ilgili düşüncelerdir. Bu obsesyonlara düzeltme, sıraya koyma vb. kompulsif davranışlar eşlik edebilir. Bu tür obsesyonu olan kişilerin sabah hazırlığı çok uzun süreler alabilir.
§  Somatik obsesyon: Kanser gibi hayatı tehdit eden hastalıklarla aşırı düşünme şeklinde ortaya çıkar. Hasta olma korkusu yoğun yaşanılan bir duygudur. Kişiler hastalıklardan korunmak için çeşitli(tetkik yaptırmak, tansiyonu kontrol etmek vb.) yöntemlerle aşırı ilgili olabilirler.
§  Biriktirme, saklama obsesyonları: Kişinin kendisi için maddi ya da manevi değeri olmayan eşyaları saklaması ile ilgili obsesyonlardır.
§  Diğer obsesyonlar: Yukarıda sayılanların dışında bilme ve hatırlama ihtiyacı, belirli şeyleri söyleme korkusu, doğru şeyleri söylememe korkusu, bir şeyleri kaybetme korkusu, uğurlu ve uğursuz sayılar, özel anlamı olan renkler vb. obsesyonlar da vardır.
Kompulsiyonlar
Kompulsiyonun türkçe karşılığı “zorlantı”dır. Zorlantı, obsesyonların verdiği rahatsızlıklarla mücadele etmek için gerçekleştirilen, yineleyici, kişinin yapmaktan kendisini alıkoyamadığı davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Kapının, açık unutulma ihtimaline karşın bunaltıcı derecede kontrol edilmesi, mikrop bulaşma ihtimaline karşın ellerin yıkanması ilgili obsesif düşüncelere karşı geliştirilen kompulsif davranışlardır.
Kompulsiyonların temel amacı obsesyonların ortaya çıkardığı sıkıntıyı azaltmaktır. Ancak ilk etapta geçici bir rahatlık yaşatsalar da uzun vadede OKB hastalığının devam etmesinde en büyük etkeni oluştururlar.
Kompulsiyonların bazıları gözle görülebilen davranışlarken(el yıkamak gibi) bazıları da zihinde gerçekleşen davranışlar(sayı saymak gibi)dır.
Obsesyon ve kompulsiyonlar genelde birlikte görülebildiği gibi sadece obsesyonların olduğu vakalar da vardır.
OKB hastası düşüncelerinin ve davranışlarının saçma ve gereksiz olduğunu bilir; fakat bunları yapmaktan kendini alıkoyamaz.
Obsesyon ve kompulsiyonlar pek çok insanın hayatında zaman zaman olabilir. Araştırmalar normal insanların yüzde sekseninin, zaman zaman OKB hastalarını rahatsız eden düşüncelere benzeyen zorlayıcı  düşüncelere kapıldıklarını göstermektedir. Bu düşünce ve davranışlar OKB’li hastalara göre daha kısa süreli, benliğe daha az yabancı, zihinden kolay atılan, belirgin sıkıntı oluşturmadan ve önemli etkisizleştirme (nötralizasyon) çabası gerektirmeden yaşanırlar. Obsesif kompulsif bozukluğundan bahsedilebilmesi için “söz konusu düşünce ve davranışların, sürekli tekrarlayıcı, kişinin günlük hayatını, sosyal yaşamını akademik ve mesleki işlevselliğini olumsuz etkileyecek derecede şiddetli olmalıdır.
OKB’nin Tarihçesi 
OKB’nin insanlık tarihi kadar eski bir hastalık olduğu kabul edilmektedir. Obsesyon ve kompulsiyonlar ilk kez, 1837’ de Esquriol tarafından melankoli belirtisi olarak tanımlanmıştır. Obsesyon terimi ilk kez 1866’ da Morel tarafından kullanılmıştır. Bununla birlikte 4000 yıl kadar önce Mezopotamya’da görüldüğüne dair bilgiler bulunmaktadır. Kutsal kitaplarda İÖ 11. yüzyılın ikinci yarısında İsrail’ in ilk kralı Saul’ ün sık sık şeytandan gelen zararlı düşüncelere yakalandığı, damadı David’ in arp çalmasıyla yatıştığından bahsedilmektedir. Bir din adamı tarafından yazılmış olan Malleus Maleficarum (Şeytanın Çekici) adlı kitapta orta çağda bir papazın herhangi bir kilisenin önünden geçerken ve dua ederken şeytanın etkisi ile sürekli dilini çıkardığından, kendini rahibi dinlemeye verdikçe şeytanın daha da fazla etkilediğinden sözetmektedir.
1903 yılında Janet fobi, obsesyon ve kompulsiyonları psikasteni başlığı altında toplamıştır. Janet’e göre psikasteni; kişinin düşünce ve davranışlarını denetlemesini engelleyen ruhsal yorgunluk ve irade zayıflaması ile ortaya çıkıyordu. 1878’de Alman klinisyen Wesphal bozukluğun temelindeki anahtar özelliğin bilişsel olduğunu vurgulamıştır. Wesphal, kişinin bu düşüncelerin anlamsız ya da saçma olduğunun farkında olması ile bu hastalığın gerçek delilikten ayrılması gerektiğini belirtmiştir. Freud 1908’de kaleme aldığı yazısında obsesyonel nevrozun anal dönem saplantısı sonucu bu döneme regresyon ile oluştuğunu belirtmiştir.
 
Pierre Janet’in folie de doubte (kuşku hastalığı) adını verdiği bu klinik tablo daha sonraları anankastik nevroz, obsesif kompulsif reaksiyon, obsesif kompulsif nevroz olarak adlandırılmıştır. DSM-III ‘ten itibaren ve halen günümüzde DSM-IV-TR’de psikiyatrik nozolojide OKB anksiyete bozuklukları içinde sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırmada merkezi rolü; obsesyonlar nedeniyle oluşan anksiyetenin, her durumda OKB’nin temel bir özelliği olması oynamaktadır.
 
OKB’nin Belirti Ve Bulguları
I-    Genel görünüm ve davranış: Okb’li kişiler aşırı titiz, düzenli, kontrollü ve kuracıdırlar. Hastalık ilerledikçe kişinin düzeni bozuabilir ve hareketlerinde bir kararsızlık söz konusu olabilir.
II-   Konuşma ve ilişki kurma: Konuşma düzgün ve denetimlidir. Kelime sonlarındaki harflere baskı yapılarak konuşulur. Sözcük seçiminde dikkatli davranılır. Konuşmalarda ayrıntılara vurgu dikkat çekebilir. İlişki kurmada da titizlik, kuralcılık ve zaman zaman sıkıcı derecede saygılılık görülebilir.
III-  Duygulanım: Kişi saplantı ve zorlantılarından ötürü çok büyük bir bunaltı(anksiyete) yaşar. Dikkat çekici bir nokta, kişi başından geçen olumsuz yaşantıları anlatırken duygudan yalıtılmış biçimde anlatabilir. Depresyonun eşlik ettiği okb’de depresif duygular(üzüntü, ümitsizlik, çaresizlik vb.) yoğun yaşanabilir.
IV-   Bilişsel yetiler: Okb’li insanlar genellikle zeki ve bellekleri güçlü kişilerdir. Olayların ayrıntılarını iyi hatırlarlar. Algı ve yönelim bozukluğu olmaz. Yineleyen saplantıarı nedeni ile bazen dikkatleri dağılabilir. Bazen bir şeyleri yapıp yapmama oktasında tereddütleri olsa da bu bir bellek bozukluğu göstergesi değildir.
V-   Düşünce süreci ve içeriği: Okb’li kişilerin düşünceleri düzgün, eksiksiz ve ayrıntıcıdır. Düşünce içeriğinde ise obsesyonlar yer alır. Düşünce içeriğinin ayrıntılarını ise kişinin sahip olduğu obsesyonun türü belirler: kuşkuculuk, suçluluk vb. düşüncelerde ikirciklilik(tereddüt), kararsızlık çok belirgindir. Kişi çok fazla “Ya öyleyse?”, “Acaba…..mı?” vb. şeklinde düşünebilir.
VI- Hareket: Okb’li kişinin hareketlerinde obsesyonların bunaltıcı etkisini gidermek için zorlantılı davranışlar(kompulsiyon) görülür. Belli şeyleri yapmak ya da yapmamak, ellerini abartılı şekilde yıkamak vb. buna örnek oluşturabilir. Bu hareketler zamanla kalıplaşıp törensel bir hal(ritüel) alabilir.
VII-  Fizik ve fizyolojik belirtiler: Kişideki fizyolojik belirtiler bunaltıya özgü olarak değişebilir. Mesela ellerini ileri derecede yıkayanlarda deterjan izleri ve yaralar görülebilir.
OKB’nin Epidemiyolojisi(Görülme Sıklığı Ve Yaygınlığı)
OKB sık görülen ve kronik seyirli bir hastalıktır. Yaşam boyu yaygınlığı %1,9-3,3 arasındadır. Yapılan bir araştırmaya göre ülkemizdeki yaygınlığı %2-3,7 oranındadır. Kadınlarda daha sık olduğunu gösteren araştırmalar olduğu gibi kadın erkek arasında fark olmadığını gösteren araştırmalar da vardır. Hastaların birinci dercede akrabalarındaki yaygınlık %20’dir.
OKB çoğu zaman sinsi başlar ve alevlenip yatışan bir yapı arzeder. Söz konusu alevlenmeler yaşanan stres verici olaylarla ilgili olabilir.
Ortalama başlangıç 21-30 yaş arasındadır. Bazı araştırmalar bunun 18-25 yaş arası olduğunu söylemektedir. Erkeklerde başlangıç yaşı biraz daha erkendir. Bununla birlikte çocuklarda ve yaşlılarda da görülebilir. Olguların %72’sinde sinsi, %28’inde akut başlangıç söz konusudur. Hastaların %25-65’inde hastalık doğum, gebelik ya da aile üyelerinden birinin ölümü gibi stresli yaşam olayları ortaya çıkarıcı rol oynarlar.
OKB’nin Etyolojisi(Hastalığın Oluşum Sebepleri)
OKB’nin oluşumuna etki eden faktörler net bir şekilde belirlenememiştir. Bununla birlikte hastalığın oluş sebepleri arasında aşağıdaki faktörler belirtilmiştir:
  • Biyolojik etkenler: OKB 20-30 yıl öncesine kadar ruhsal kökenli bir hastalık olarak kabul eidlirdi. Ancak yakın zamanda yapılan çalışmalar OKB’ye biyolojik ve nörolojik yapılanmanın etki ettiğini göstermektedir.
  • Sosyal etkenler: OKB hastalığına, kişinin içinde doğup büyüdüğü ortamın etkili olduğu düşünülmektedir.
  • Psikolojik etkenler: Bu grupta kişinin geliştirdiği kişilik yapısı(mükemmelliyetçi, titiz vb.), sahip olduğu öğrenmeler(ebeveynden görme gibi)in önemli olduğu kabul edilmektedir.
OKB’de Prognoz (Hastalığın Seyri)
Yapılan bazı çalışmalarda hastaların %20-30’unda belirgin bir düzelme, %40-50’sinde orta derecede bir düzelme, %20-40’ında da aynı kalma ya da kötüleşme bildirilmektedir.
OKB’de kötü sonlanışın belirtileri arasında hastalığın erken başlaması, hastalığın şiddetli başlaması, evli olmama, hastalığın uzun ve süreğen olması, büyüsel düşüncenin, sanrıların, kişilik bozukluklarının olması, bipolar bozukluğun ve yeme bozukluğunun eşlik etmesi, kötü sosyal uyum, sosyal becerilerin yetersiz olması, ailede OKB hastalığının ve depresyonun olması sayılabilir.
Hastalığın iyi sonlanışının göstergeleri arasında iyi sosyal ve mesleki uyum, ortaya çıkartıcı bir olayın olması ve belirtilerin epizodik seyrine bağlıdır.
OKB’nin Tedavi
OKB’nin tedavisinde daha çok ilaç tedavisi ve bilişsel davranışçı tedavinin etkin olduğu belirtilmektedir.
Psikoterapist Yusuf BAYALAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder