27 Ağustos 2011 Cumartesi

Nasıl Yazmalı

Yazarların nasıl yazdıkları konusu sanırım insanların merakını çeker. Yazmak, bence gerçek yazarlar için ibadet gibi kutsal bir edimdir. Bir fikrin kafanızı doldurmasını bekler ve sonra düşündüklerinizi yazıya dökersiniz. Eskilerin deyişiyle kalem oynatırsınız, beyaz kâğıdı siyah satırlarla doldurursunuz. Yeterince fikrinizi ifade
ettiğinize inanırsanız büyük bir yükün altından kurtulmuş gibi rahatlarsınız. Eğer yazdıklarınızı siz beğeniyorsanız mutluluktan uçarsınız ve hele bir gazetede, dergide veya kitapta yayınlanırsa mutluluğunuza sınır yoktur. Yazdıklarınızı gözden geçirip yanlışları düzeltmek, daha güzel cümlelere ulaşmak başlı başına bir zevktir. İlk yazıldığı anda insanın bütün hatalarını görmesi mümkün değil. Çünkü o andaki durumunuz buna engeldir, çoğunu güzel görürsünüz. Zamanla tekrar ele aldıkça hatalarınızı görüp düzeltirsiniz. Ve bazı cümleleri ne kadar acemice yazdığınızın farkına varırsınız. Onun için bence yazıyı hemen hatadan kurtarmaya çalışmamalı. Daha sonraya bırakmalı. Ele alma araları ne kadar uzun olursa o kadar iyidir. Kendinizi yormayın zamana bırakın. Tekrar-tekrar ele alın. Birçok büyük yazarın bile defalarca yazdıklarını biliyoruz. Balsak gibi hiç düzeltmeden yazanlar istisnadır. Her kesin bir yazma tarzı ve üslubu vardır ve bazı konuları daha kolaylıkla yazar. İnsan hangi konuda rahat ve güzel yazabiliyorsa onu devam ettirmeli. Burada istekten ziyade yetenek önemlidir. Roman yazmak istiyorsunuz ama buna istidadınız yoksa bırakın. Kendinizi tanımak istiyorsanız dikkat edeceğiniz bir nokta da şimdiye kadar nasıl yazdığınıza ve hangi yazılarınızın başarılı olduğunuza bakmanızdır. Bu size bir fikir verir. Bana gelince itiraf edeyim ki yazı türlerinin içinde yazabileceğim tarzlar pek sınırlıdır. Şiir yazamam, roman yazamam, tiyatro yazamam, eleştirel yazı yazamam, bilimsel yazı yazamam, bir konuyu notlar tutarak araştıramam. Bütün okuduklarım ve öğrendiklerimden çıkardığım sonuçları, yani kendime mal ettiğim düşünceleri yazarım. Ben bir bilgelik yazarı olmak istiyorum. Yazdıklarım benim rengimi taşırlar. Kimsenin malı değillerdir. Bu bakımdan hala da yazıda oturaklı ve düzgün bir dil tutturabildiğime inanmıyorum..
Pek çok kusurlarım var. Çünkü özgün olmaya çalışmam ve aktüelden uzak durmam düşüncelerimi kimseye benzemeyen bir tarzda ifade etmemi doğuruyor. Çok büyük işlerle uğraşıyorum. Adeta dünyayı yeniden kurmak istiyorum. Plan ve proje büyük olunca işler çabuk ilerlemiyor. Görenler ortalıkta kum ve çimento torbaları, yığılmış demirler, kazılmış çukurlar, kalaslar, tahta perdeler görüyorlar ve ortada hiçbir eser görünmüyor. Belki bu böylece uzun zaman devam edecek. İş biterse çok büyük olacak. Çünkü insanlığın temel meseleleriyle uğraşıyorum. İnsanla uğraşıyorum. Derin kazıyorum, bir gün suyu bulacağıma inanıyorum. Kendime ve her kese yarayacak hayat kaynağına ulaşacağım. Yazılarıma düşünce yazıları veya denemeye benzeyen düşünce yazıları denebilir. Bence yazılarım denemeden ziyade düşünceye yakındırlar. Yazarken hiçbir kitaba ve nota bakmam. Zira okurken de hiç not tutmam. Özümde ne birikmişse, ne benim malım olmuşsa onu yazmaya çalışırım. Başka şekilde davranırsam başkalarının düşüncelerinin etkisinde kalacağıma, yazdıklarımın o zaman bir değer ifade etmeyeceğine inanıyorum. Yazdığım benim düşüncem olsun, işte buna dikkat ediyorum. Sadece bir zatın ölüm doğum tarihleri veya coğrafi bir bilgi veya bir yazım bilgisi için müracaat kitaplarına bakarım. Eğer bir konuyu biraz derinleştirmek için okuma ihtiyacı duysam bu daha da kafamı karıştırır, beni konudan uzaklaştırır, cesaretimi kırar. Belki hiçbir şey yazamam. Çünkü okuduğumdan hemen yararlanamam. Geviş getirmem lazım. Bu da aylar sürer. Okuduğumun bende gerçek bir düşünceye dönüşmesi ve tepki bulması çok geç olur. Okuduğum şeyler hemen yazıya geçmeye uygun olmaz. Bende yeni bir düşünce uyandırması lazımdır. Düşünce uyandırmıyorsa adi bir bilgiden öteye geçmez. Bir kitap okurken birden kafamı meşgul edip beni yazmaya zorlayan durumlar çok nadirdir. Bende böyle bir uyarıyı meydana getirmesi için o konunun mutlaka evvelce çok düşünülmüş bir şey olması lazım ki bu son okuma bardağı taşıran damla olsun. Kafamda parlayıp yazmaya beni teşvik eden fikirleri böyle aniden bulup yazdığım nadirdir. Bir şey görürken, bir şeyle karşılaşırken, bir şey okurken veya seyrederken bende uyanan ve beni yazmaya teşvik eden fikri birkaç gün kafamda olgunlaştırır ve sonra yazarım. Planını ve çerçevesini yazarken kafadan yaparım. Evvelce not tutmak bana yaramıyor. Birkaç defa kısa-kısa notlar tutarak yazmaya çalıştım ama sonuç beni memnun etmedi. Yazının bölümleri birbirinden kopuk odu, onları sanki zorla bir araya getirmişim gibi geldi bana. Onları lehimlemek kolay olmadı. Yazıya başlamak için ilk cümleyi beklerim. İlk cümle beğendiğim bir cümle olursa arkası kendiliğinden gelir. Bu ilk cümleyi bazen kolay, bazen zor bulurum. Bir şey daha söylemeden geçemeyeceğim. Yazıda kendi bilginizi, ne kadar çok şey bildiğinizi ortaya koymak için sakın yazmayın. Her kesin her yerde bulacağı şeyleri yazmayın. Kısa ve öz yazın ve tekrarları ayıklayın. Yazmaya beni bağlayan şeye okuyucunun dikkat etmesini isterim. Yazmak benim için bir fanteziden ileri gelmiyor. İhtiyaç duyuyorum, hatta ihtiyaçtan da öte bir şey bu. Bir tutkunluk ve alışkanlık bu, bana yaşama zevki veriyor. Yazmak bana dünyanın en tatlı işi geliyor. Başka hiçbir işim yok hayatımda, yazıyorum ve yazmaktan mutluyum. Kötü de yazsa herkese yazmasını öğütlerim. Şimdi bana yazma zevki veren asıl noktanın üzerinde durayım. Bu nokta olmazsa yazmanın hiç tadı olmaz. O da şudur. Her yazdığınızda kendiniz aşmanız, biraz daha mükemmele doğru yol almanız lazım. Büyük yazarlarla yarışmanız gerekmez. Kendinizle yarışmanız lazım. Bu size kendinize güvenmenizi sağlıyor. Zira ilerlediğinizi görüyorsunuz, sürekli ilerlemek � ne kadar az olursa olsun- müthiş bir şeydir. Dünyada bunun kadar keyif veren bir şey olamaz. Sürekli ilerlemek ve her yazdığınızın daha iyi olması, sizde dağları deviriyorum duygusu uyandırır. Dikkat edin, eğer her yazdığınız bir öncekinden daha iyi değilse yazmaktan vazgeçin, kendinize başka bir iş bulun.
En iyi dileklerimle iyi günler! 9 Kasım 2009
Cuma Özusan 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder