8 Temmuz 2011 Cuma

Empati hakkında bilgi...Empati Nasıl kurulur?

Günümüzde empati denildiğinde akla tanınmış hümanist psikolog ve danışan merkezli terapinin kurucusu Carl Rogers ve onun konuya ilişkin çalışmaları gelmektedir. Psikoterapi alanında empatik iletişim kurma becerisiyle ünlenmiş Rogers’ın adı ile empati kavramı adeta özdeşleşmiştir. Rogers’a göre empati durumu bir kimsenin içsel referans çerçevesini doğru olarak algılamak onun duygusal unsurlarını ve anlamlarını o kimse kendisi imiş gibi yaşamak ve bu ‘’imiş gibi’’ olma koşulunu mutlaka yerine getirmektir.
Empati sıklıkla sempati acıma özdeşim kurma ve karşısındaki kişiyle yer değiştirme kavramlarıyla karıştırılır. Bu kavramların birbirinin yerine kullanıldığı da olur. Sempatide bir yandaşlık söz konusudur empatide ise karşımızdaki kişinin duygularını anlamak söz konusudur. Sempatide karşıdaki kişinin duygularını anlamış olalım olmayalım ona hak verme durumu vardır. Wsychogrod sempatiyi ‘’ortak duygu’’ olarak tanımlamıştır. Acıma sempatinin bir şekli sayılabilir ancak burada bir yandaşlıktan çok bir ast-üst ilişkisi vardır. Birisine acıdığımızda o kişi için üzülür ve böylece (belki de bilinçaltında) kendim daha şanslı veya üstün hissederiz. Özdeşim kurma birey bir başka kişi (örneğin bir kılavuz akıl danışılan) veya gruba (örneğin belli bir dinin bir siyasi partinin ya da bir kulübün üyeleri) yaklaştığında veya yöneldiği durumlarda güçlü bir duygusal bağla sonuçlanan kişilerarası bir süreçtir. Özdeşim kumanın aşırı olduğu durumlarda diğer kişinin grubu veya adetleri kişinin egosunun yerine geçer. Yer değiştirme empatiyle en sık karıştırılan kavramdır. Rogers da ilk çalışmalarında empatiyi yer değiştirme şeklinde tarif etmiştir oysa Stein empatinin bireyin kendisini diğerinin yerindeymiş gibi düşünmesi ve hissetmesinden çok daha karmaşık bir süreç olduğunu bildirmektedir.

Bir kişinin karşısındaki bir kişiyle (özellikle de bir danışmanın danışanla) empati kurabilmesi için gerekli olan 3 temel öğe vardır:

a) Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koymalı olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. Bunu gerçekleştirmek için de empati kurmak istediği kişinin rolüne girmeli onun yerine geçerek olaylara onun gözüyle bakmalıdır. Karşımızdaki kişinin rolüne girerek empati kurduğumuzda o kişinin rolünde kısa bir süre kalmalı daha sonra tekrar kendimize dönmeliyiz. Aksi halde empati kurmuş sayılmayız.

b) Empati kurmuş sayılmamız için karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru anlamamız gereklidir. Karşımızdakinin yalnızca düşüncelerini ya da yalnızca duygularını anlamamız yeterli değildir. Çünkü karşımızdakinin rolüne girerek onun ne düşündüğünü anlamamız bilişsel nitelikli bir etkinlik (bilişsel rol alma/bilişsel perspektif alma) karşımızdakinin hissettiklerinin aynısını hissetmemiz ise duygusal nitelikli bir etkinliktir (duygusal rol alma/duygusal perspektif alma). Bilişsel rol alma duygusal rol almanın ön şartı sayılabilir. Buna ‘’köprü kurma’’ aşaması da denilmektedir ve empati sürecinin en önemli aşamasıdır.

c) Empati kurduğumuz kişinin duygularını tam olarak anladığımızı ona ifade etmemiz gerekir. Eğer bunu yapmazsak empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız. Zaman zaman karşımızdaki kişiye onu anladığımızı ifade etmekte yani uygun empatik tepki vermekte güçlük çekeriz. Bazen karşımızdakinin duygusunu tam olarak içimizde hissetmiş olsak bile uygun olmayan bir yüz ifadesi ya da sözlerle bunu ona iletiriz ya da içimizdeki duygumuzla beden dilimiz çelişir. Böyle bir durumda doğru empati kurmuş ancak bunu yeterince iletememiş oluruz. Empatik tepkide bulunmanın başlıca iki yolu vardır: Yüzümüzü- bedenimizi kullanarak karşımızdaki kişiye onu anladığımızı ifade etmek ve sözlü olarak ifade etmek. İkisini birlikte kullanmak her zaman daha etkilidir.

Alıntı



NASIL EMPATİ KURABİLİRİZ?
Empati başkaların inançlarını arzularını ve özellikle de duygularını kendimizinkileri empoze etmeden anlayabilmek başkalarını 'okuyabilmek' anlamına gelir
Dinleme ve empati diğer insanlarla ilişki kurma yolunda önemli meziyetlerdir
Çoğumuz günün %70'ini iletişim kurarak geçiririz bunun %45'i ise dinleyerek geçer.
Hepimiz dinlenilmek isteriz görmezden gelinmek ya da yok farz edilmek küçük düşürücüdür.
Dinlemek karşıdaki kişinin sözcüklerini duymaktan daha öte bir şeydir. O kişinin vermek istediği mesajı içinde bulunduğu durumu ve duygularını gerçekten anlamak ve kabul etmek anlamına gelir.
Empati insanın kendisini başkasının yerine koyarak onun hissettiklerini anlayabilmek ve benzer şekilde içimizde hissedebilmek anlamına gelir. Kızılderililerin de dediği gibi : 'başkasının mokasenlerinde 1 mil yürümek'.
Peki amaç nedir?
Karşımızdaki kişiyle ilgilendiğimizi ve onu anladığımızı gösterir böylece bizimle konuşmaktan hoşlanır ve bize daha çok açılırlar.
Yanlış anladığımız bir durumda kişiye yanlış edindiğimiz izlenimleri düzeltme hakkını vermiş oluruz ve insanlar hakkında daha çok şey öğreniriz.
Diyaloğu duygusal açıdan daha önemli noktalara çekebiliriz.
Dinlerken konuşan kişinin olduğu gibi kabul edildiğini hissettirerek güvenini kazanır ve bize daha yakın hissetmesini sağlamış oluruz.
Sonuçta derin konulara girerek kişi duygularını açar ve kendisine yönelerek kendisini keşfeder. Bu anlamda da terapötik bir anlam kazanır
Anlayabildiğimiz için öfke ve iritasyonumuz da azalmış olur. Anlayabilmek affedebilmektir.
Önyargılarımız azalır herkesin anlaşılabilir olduğunu fark ederiz.
Anlamlı daha yardımcı ve samimi arkadaşlıklar kurarız
Bu yolda atılacak ilk adım iyi ve aktif bir dinleyici olabilmektir:
Aklınızda kalan yakın arkadaşlarınızı öğretmenlerinizi ve aile fertlerini bir düşünün. Sizin üzerinizde etki bırakmış insanların kuvvetli dinleyiciler ve empati yeteneklerini geliştirebilen insanlar olduklarını fark edeceksiniz.
Maine Üniversitesi'nde bir araştırmacı olan Dr. Marisue Pickering'e göre empatik dinleyenlerin 4 özelliği aşağıdaki gibidir:
Kendi duygularını ve fikirlerini diğerine yansıtmaya değil diğerine yönelmeye eğilimlidirler.
Kendilerini korumaya ve defansif davranmaya çalışmazlar. Bu şekilde karşıdaki kişiye odaklanmak güçtür.
Karşıdaki kişinin rollerini bakış açılarını ve deneyimlerini hayal etmeye çalışırlar kendi yaşantıları ile benzerlik kurmaya çalışmazlar.
Bir eleştirmen gibi değil bir alıcı gibi dinlerler. Bir uzlaşma ve anlaşma sağlamaya uğraşmazlar.
Bu da ilk olarak diğer kişiyi gerçekten merak etmeyi ikinci olarak ise dikkatli dinlemeyi engelleyen bir takım bariyerlerden uzak durmakla olur. Bu bariyerlere örnek vermek gerekirse:
konuşanla kıyas içine girmek (kim daha akıllı?vs.)
konuşmacının aklından geçenleri okumaya çalışmak (acaba aptal olduğumu mu düşünüyor vs.)
karşıdaki konuşurken kendisinin bir sonraki adımda neler söyleyeceğini tahmin etmek
konuşulanları ayıklayarak dinlemek
söylemleri henüz tamamlanmadan yargılara varmak (örn: saçma sıkıcı aptalca vs.)
kişi konuşurken hayallere dalıp başka şeyler düşünmek
konuşanı dinlemek yerine kendi deneyimlerimizi hatırlamak
konuşma tamamlanmadan vereceğimiz öğütleri planlamak
konuşmayı karşılıklı tartışılması gereken entelektüel bir düzeye çekmeye çalışmak
her zaman haklı olduğunuzu ve dinlemeye ihtiyacınızın olmadığını düşünmek
sohbet ne zaman ciddi bir boyut alsa çabucak konu değiştirmek
Sürekli aktif bir dinleyici olmak kolay değildir konsantrasyonumuzu ancak 15-20 dakika sürdürebiliriz. Zaman zaman dikkatimiz dağılabilir ancak önemli olan konuya tekrar dönüp sorular sorarak netlik kazanmaktır.
Şu soruları sormamız gerekir: konuşan kişi kendisiyle ilgili ne düşünüp ne hissediyor? Dünyayı nasıl görüyor?
Ve son olarak sözcükleri olduğu kadar yüz ifadesi ve beden dilini de 'dinlemeliyiz'. Diğer bir deyişle satır aralarını da okumalıyız.
İyi bir dinleyici konuşan kişinin gözlerinin içine bakar gülümseyerek destekler yukarıda bahsedilen bariyerlerden uzak kalıp anlamaya çalışarak sırası geldiğinde kendi düşünce ve deneyimlerini de özgürce paylaşır.
İyice dinledikten sonraki ikinci adım empatik yanıttır:
İyi bir dinleyici anladığını belirtir tarzda uygun bir şekilde yanıt da vermelidir.
İşte bu yanıt empatidir. Üzgün olduğumuz zaman duygularımızı tarif etmek ve paylaşmak için empati kurabilen bir insanla konuşma ihtiyacı duyarız.buna göre empati kurabilen kişi karşısındakinin hareket ve koşullarına değil duygularına odaklanmalıdır.
Örneğin sevdiği kişiyi henüz kaybetmiş birisine 'nerede oldu' ne zaman oldu ya da nasıl oldu gibi sorulardan ziyade 'çok acı duyuyor olmalısın' 'kendini yalnız hissediyor olmalısın' şeklinde yanıtlar verilebilir. Üzgün olduğumuz zaman sorunları çözmeden önce duygularımızla başa çıkabiliyor olmalıyız.
Karşınızdaki kişi size problemlerinin detaylarını anlatırken siz de kendinizi daha çok konuşmak ya da yorum yapmak zorundaymış gibi hissedebilirsiniz. Bu ilgilendiğinizi gösterebildiğiniz sürece yersiz bir kaygıdır. Birkaç kelime dahi buna yetecektir. Kişiye konuşmak için olduğu kadar düşünmesi için de zaman tanımalısınız. Sessizliği değerlendirmelisiniz.
Empatik yanıtın doğruluğu konuşan kişi yanıt verene kadar ölçülemez. Konuşan kişi daima haklıdır. Sizin yorumunuz tüm psikoloji kitaplarına göre doğru olabilir ancak kişi sizin gözleminiz ya da yorumunuza katılmadığı zaman empati skorunuz da düşük olacaktır. Onu serbest bırakarak kendi içindeki kendi gerçeğini ve dolayısıyla sorunları çözmesi için kendi gücünü kullanabilmesini sağlayabilmelisiniz. Bu durum hem terapilerde hem de arkadaşlık ilişkilerinde geçerlidir.
Empati ile sempatiyi karıştırmamak gerekir. Sempati karşımızdaki kişinin olumsuz ve sıkıntı veren duygularını paylaşmaya odaklıdır. Empati ise herhangi belirli bir duygu ya da düşünceye yönelik değildir. Sempati aynı zamanda kişinin duygu düşünce ya da inançlarına bir ölçüde katılmak ve onaylamayı da kapsar empatide ise katılalım ya da katılmayalım önemli olan şey anlamaktır.

Empati kuran kişi karşısındaki kişinin dünyasının tamamına girebilirken sempati duyan kişi sadece onayladığı ve katıldığı kendisine de dokunan kısmı kadarına girebilir. Empatiyle yaklaşan kişinin verdiği yanıtlar da daha derin ve kapsamlı olacaktır.



MAKALELER / Doç.Dr. Kemal SAYAR




Alıntı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder