8 Temmuz 2011 Cuma

Beklentilerin Gücü ve Plasebo Etkisi

Beklentilerin Gücü ve Plasebo Etkisi

"İyileşeceğine gerçekten inanan kişi iyileşir" derler. Öyle ki pek çok kanserle savaşım hikayesi vardır sonunda hastaların hayatı yeniden sağlıkla kucakladıkları. Nice ölümlerden dönenler, ölümle burun buruna gelip en amansız hastalıklardan zaferle sıyrılanlar... Günlük hayatta buna kimileri beyin gücü der, kimileri moral, kimileriyse inanç. İsmi her ne konulursa konulsun çoğu zaman kişi bir neden arar "moral" ya da "inancını" yüksek tutmaya. Kendisini iyi edecek bir neden. Bir ilaç. Peki ya bu ilaç bir şekerden ibaretse?

Bugün herhangi bir hastalığın tedavisi sırasında moral ya da olumlu beklentilerin bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek süreci hızlandırabildiği biliniyor. Gerek tedavi süreci sırasında doktor ve hemşirelerden gördüğü ilgi, gerekse tedavi gördüğü düşüncesi hastaya aldığı ilaçların biyolojik etkilerinden bağımsız olarak güç kazandırabiliyor. Bu nedenle de biliminsanları herhangi bir ilacın kimyasal etkilerini sınarken ilaç görünümündeki şekerlemelerle ilaçların ayrı ayrı etkilerini gözlemleyip iki etkinin farkından ilacın iyileştirici gücüne dair çıkarımlarda bulunuyorlar. Eğer ki sıradan bir şeker bile yalnızca "ilaç" adı altında sunulduğu için aynı seviyede bir iyileşme gözlemleniyorsa ilaç başarısız kabul ediliyor. İşte, ilaç görünümündeki bu şekerlemeler "plasebo" adını alıyor. Plasebolar salt biyolojik hastalıklara çare ararken yapılan araştırmalarda değil depresyon gibi psikolojik etmenlerin rol oynadığı hastalıkların tedavi araştırmalarında da etkili bir yöntem olarak ortaya çıkıyor. Bazı araştırmacılar plasebo etkisini klasik koşullanmayla açıklarken diğerleri "mutluluk kimyasalı" olarak bilinen endorfin salınımının rol oynayabileceğini düşünüyor:

Klasik Koşullanma ve Plasebolar

Klasik koşullanma sırasında organizmanın belli uyaranlara belli yanıtlar vermeyi öğrendiğine değinen biliminsanları plasebonun da tıpkı bir ilaç uyaranı olarak algılanabileceğini ve bedenin ilaca verdiği biyolojik yanıtların aynılarını tetikleyebileceğini varsayıyorlar. Plasebo aldıktan sonra beyin işleyişi tıpkı ilaç almışçasına değişim gösteren hastalar bu görüşün doğru olabileceğini gösteriyor. Ancak varsayım plasebo etkisini üst seviye bilişsel nedenlerden uzak tutarak otomatik bir koşullanma sürecine bağlıyor. Oysa sözünü ettiğimiz duygular, beklentiler, umut gibi daha zihinsel süreçler olduğundan yalnızca klasik koşullanmayla açıklamaya çalışmak yetersiz kalabiliyor.

Endorfin Salınımı ve Plasebolar

Plasebo etkisini endorfin salınımıyla açıklayan biliminsanlarıysa ilaç alarak iyileşeceğine inanan hastaların içlerinde korudukları umudun duyguları ve bedensel işleyişleri üzerinde olumlu etki yaratabileceğini vurguluyor. Bu etkileşim sırasındaysa "mutluluk kimyasalları" olarak bilinen ve kişinin duygudurumu ve acı algısını düzenleyen endorfinlerin rol oynadıklarını düşünüyorlar. Nitekim plasebo verildikten sonra bedenlerindeki endorfin salınımı engellenen hastaların acı algılarının tekrar yükseldiğini rapor eden çalışmalar bu görüşü destekliyor.

Plasebo genellikle öyle kayda değer etkiler gösterebiliyor ki bazı biliminsanları psikoterapinin de yalnızca plasebo etkisinden ibaret olduğunu, farklı psikoterapi yöntemlerinin bir anlamda "aynı kapıya çıktıklarını" iddia ediyorlar. Ancak bilimsel çalışmalardan da bilindiği üzere hastanın tedaviye olan inancı her koşulda önem gösteriyor. Tedaviye umutla bağlanan hastalar daha çabuk iyileşiyor. Özellikle de psikolojik rahatsızlıklar söz konusu olduğunda terapinin işe yarayacağına gönülden inanan hastalar terapi sürecine daha aktif katılımda bulunup daha hızlı ilerleme kaydedebiliyorlar. Bu gerçek psikoterapinin yalnızca plasebo etkisinden ibaret olduğu anlamına gelmiyor.

Kuşkusuz plaseboların kullanımı etik sorunları da beraberinde getiriyor. Geçmişin aksine bugün hastalar yeni bir ilacın etkisinin sınandığı çalışmalarda plasebo verilen gruba da düşebilecekleri olasılığı bulunduğu konusunda uyarılıyorlar. Bunun yanısıra eğer ki herhangi bir hastalığın standart tedavisi bulunuyorsa yeni tedavinin plaseboyla değil bu standart yöntemle karşılaştırılması, hiçbir hastanın biyolojik tedaviden mahrum bırakılmaması gerekiyor. Her ne kadar yalnızca plasebo etkisine güvenerek bir hastayı biyolojik tedaviden mahrum bırakmak etiğe aykırı düşse de plasebo etkisi bir hastalıkla savaşımda büyük ipuçları veriyor. Olumlu beklentiler ve tedaviye güven iyileşme sürecini kısaltıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder